herkesin bir meçhul kişisi vardır. meçhul sana sesleniyorum.
'Yazıp yazmamak konusunda çok direndim. Ama şuramda bir şey var ya her gün kendini bana hatırlatan. 'Hayır git!' diyorum ama gitmiyosun. Her zaman kötü düşünmek istediğim seni. Nefret etmek için elimden geleni yaptım. Ama olmuyor, olmuyor. Aşık oldum lafını kendime bile yediremiyorum. Çünkü 'ben aşka inanmıyorum' diyorum. Ama 'sen kime anlatıyosun atı alan Üsküdar'ı geçti' de diyorum. Çok direndim. istemedim dedim. Ama bir yandan içim içimi yedi. Neden o diye. En sonunda karar verdim ki cesaretim yokmuş. Sen on adım attın ama ben bir adım atmayı bile denemedim. Sebepsiz ayrılıktı bizimkisi. Beni iyi hatırla olur mu? Çünkü sen mutlu ol. Bunu söylerken canım yansa bile mutlu ol. Çünkü mutlu olmayı hak ettin. Her ne yaşadın pek fazla bilmiyorum ama hislerime güvenerek söyleyebilirim ki hayata şuandan itibaren 'siktir' lafını çektin dimi aşkım. Benim hiç aşkım olmadı biliyomusun? Belki de o aşk sen değildin. Bu yüzden olmadı. Belki bir gün yine karşılaşırız. Kimse olmadan. Kimse karışmadan. Sana elveda diyemedim. Ama sen elveda bile dedin. Şimdi buradan sana ELVEDA EDiYORUM. Elveda küçük prens.'