Birinci tür; yiyip içtiklerimiz. Dünya'nın ağırlıklı elektrik potansiyeli negatiftir. Gıdalarla vücuda giren, yenilen ve içilen nesnelerde de çoğunlukla hâkim olan enerji yükü negatiftir! Buna karşılık solunum yoluyla aldığımız havadaki oksijen vasıtasıyla vücuda giren enerji yükü de pozitiftir.
Bu pozitif ve negatif enerji yükleri beyinde değerlendirilerek eskilerin ruh adını verdikleri dalga (wave) bedene yüklenir. Böylece ölüm ötesi bedenimiz, şekillenir ve güçlenir!
Bizim tespitlerimize göre:
Beynin ruha yüklediği pozitif ağırlıklı enerjiyi mümkün olabildiğince arttırabilmek; ruhtaki negatif yüklü Dünya'nın yapısı türünden olan enerjiyi de asgariye indirmek amacıyla, asgari sınır, limit olan, senede bir aylık "oruç" zorunlu kılınmıştır.
Oruç"ta üzerinde öncelikle durulan kısıtlamalar, yeme-içme, sekstir!
Yeme içmede vücuda giren hammadde söz konusu!.. Sekste ise bünyenin elektrik boşalımı söz konusu..! Yani, her iki hâlde de bedenin ve beynin enerji yitirimi söz konusu!
işte birinci gaye, bunu olabildiğince önlemek! Bunu önleyebildiğimiz zaman, beyinde mevcut olan güçlü potansiyeli, bu "oruç"luluk denen zaman içinde daha da güçlendirerek ruha yüklemek mümkün olacaktır.
"Oruç"lu birinin yaptığı zikir ve çalışmalarla, yani beyin çalışmalarıyla; "oruç"suz birinin yaptığı çalışma arasında muazzam fark vardır! Biri yüzde elli kapasite ile yükleme yaparken, öteki yüzde yüz kapasite ile yükleme yapıyor.
"Oruç"la ilgili bir Kudsî hadiste şöyle buyuruluyor: