güvercin adlı muhteşem hikayeyi bize kazandırmış mükemmel yazar.
--spoiler--
Anahtarın, kilidin içinde dönüşünü geç duydu. Kâğıdı hızla yuvarlayıp ağzına tıktı. Kapı açılıp içeri girdiklerinde boğazı acımış, gözlerine yaş inmişti. Kuş ürkerek, beliren bir dirlikle çırpındı. Kaçırmaktan korkarak sarıldı kuşun gövdesine sıkıca. Sıcacıktı. Kanatlarını boşlukta dolu dolu çırptı. Elleri yandı kuşun kanat vuruşlarından. Kansız yüzleri, zorba bakışlarıyla durdular karşısında. Sekinin köşesine büzüldü. Kuş bir kanadını kurtardı, çırptı. Adam yakaladı boşlukta çırpınan kanadı.
"Kiminle konuşuyordun?"
Ürperdi adam bu tüylü, çizgili sesten. Bakıştılar. Yüzünden bir gülümseme geçti.
"Güvercinle", dedi.
Kuş, bacaklarını kullanarak ileri geri kaymaya çalışıyordu adamın avuçlarında.
"Ver onu", dediler.
Güvercini göğsüne bastırdı. Sıktı. Canının içine gömdü sanki. "Vermem!"
Bağırmıştı. Ayağa kalktı sekinin üzerinde. "Vermem size güvercini!"
Bunu derken iki eliyle sıkı sıkı kavradığı güvercini öne doğru uzatmıştı. Duvarın üstündeki demir parmaklıklı pencereye fırlattı elindekini. Parmaklık demirine çaptı ama bu kez içeriye değil, dışarıya, yüksek yapının bu en üstündeki kattan parmaklığın ötesine, bilinmez bir aydınlığa düştü gitti ölü güvercin.