sağlıklı işlediğinde, yani siyaset güdülmeksizin, birilerinin yakınları değil de hak eden adamlar geldiğinde, talimatla değil de olması gerektiği gibi çalıştıklarında kamu kurumlarına çok fazla katkı yaparlar.
büyük şirketler, dünyanın parasını verip bu işlevi edinmeye çalışıyorlar, tabi belli denetim kriterlerini de sağlamak için aynı zamanda.
kamu kurumlarının hantallığı, memurların "ben yapmayayım başım yanmasın" düşüncesi, hukuk servislerinde görev alanların daha çok uyuşmazlıklara dava sürecinde müdahil olmaları ve bu nedenle personelin kritik süreçlerde yalnız kalmaları iç denetçilik müessesesini zorunlu kılar bana kalırsa.
tüm bunların yanında "kurum içi körlük" dediğimiz bir şey var. kurumun icracıları, belli bir zamandan sonra yanlışlara bile alışır oluyor. hatalı işlemler makul görünüyor, güncel mevzuata hakim olunamıyor.
herkesin "hamle" yapmaktan korktuğu bir ortamda, iç denetçinin varlığı hem dava sorumluluğunu hem de hantallığı ortadan kaldırır.
özetle olması gerektiği gibi yapılsa tadından yenmez. ancak pek mümkün görünmüyor.