ileride sözlükte yazar olacağından bihaber, 10 yaşında bir çocuğun başından geçen olaydır.
çocuk ailesiyle birlikte dede ve babaanne ziyaretine köye gitmiştir. bahçede onarken dedesi çağırır ve eline para tutuşturur.
dede - "kahveye git bana bir paket sigara al, kendine de bir sulu göz al"
çocuk sulu göz'ü çok sevmektedir ve bunu tüm ev ahalisi bilmektedir. çocuk parayı aldığı gibi koşarak kahveye gider.(köyde, kahve ve bakkal aynı kişinin olduğu için bakkal kahvenin içindedir.)
çocuk kahveye girer, kahvenin içindeki 7-8 masanın arasından sıyrılarak bakkal tezgahının önüne gelir.
çocuk - "mustafa amca, dedem bir paket *** istedi, bir tane de sulu göz."
mustafa amca sigarayı ve sulu gözü verdikten sonra paranın üstünü de verir. çocuk elindeki sulu göz'ü bir an önce açmak için paranın üstünü arka cebine sokuşturur ve masaların arasından yavaşça kapıya doğru yürürken sulu göz'ün paketini açmaktadır. tam bir masanın yanından geçerken ve henüz sakızı çıkarmış tam ağzına atacakken, masadakilerden yaşlı bir amca koluna yapışır
yaşlı amca - "şerefsize bak türk parasını göt cebine koyuyor."
neye uğradığını şaşıran çocuk amcanın ne dediğini anlamaya çalışırken,
yaşlı amca: utanmıyor musun ulan üstünde atatürk resmi olan parayı göt cebine koymaya?!!
kimin oğlusun sen? söyleyeyimde baban dövsün bir seni!
çocuk hala şoku atlatamamıştır, elindeki sulu göz yere düşer. ve arka cebinden çıkardığı parayı elinde sıkı sıkı tutarak evin yolunu tutar.
eve gidince bu olaydan kimseye bahsetmez, çünkü kahvede yediği fırçadan sonra, çok büyük bir suç işlediğini düşünmektedir ve evdekiler de duyarsa, onların da kızmasından korkar.
o çocuk 26 yaşına gelmiştir ve hala arka cebine para koyarken tereddütle etrafına bakar.