uzun süreler tam anlamıyla idrak edemediğim bir atasözüydü bu. tüm atasözleri mecazi anlamlarıyla kullanılsa da bu atasözünü açıklarken 'kılık-kıyafet' gibi sözün içinde doğrudan değinilen noktalardan bahsediliyordu.
artık bu sözün gerçek anlamını bildiğimi sanıyorum.
baş-ayak: kişiler kendilerini düzenlemeye çalıştıklarında en çok önem verdikleri yerleri baştır. yani saçtır, sakaldır, bıyıktır, gözdür, kaştır... sokağa çıkmadan önce ayakkabılarımızdan tutun diğer zımbırtılara kadar hepsine çeki düzen veriyoruz. lakin başımıza ayrı bir hassasiyet gösteriyoruz. başımız bizim reklam panomuzdur. en çok ona bakıldığını düşünerek en çok özeni gösterdiğimiz yerdir.
işte insanın dostu ile düşmanı arasındaki fark, ayak-baş çözümlemesinden ziyade gösterilmek istenen-görüldüğü sanılmayan çözümlemesiyle ilgilidir. görülmesini beklediğimiz yere ihtimam gösterdiğimiz halde, çoğu kişinin bakmadığı noktaya bakanlar düşmanımızdır.
örnek: kişi espirili kişiliği ile ön planda olduğunu sanmaktadır. bu sebeple en çok özen gösterdiği nokta budur. buna istinaden kişinin hiç dikkat çektiğini bile sanmadığı bir özelliği olan göz bozukluğu dikkat çekmişse, işte o dikkati çeken kişi düşmandır. buna rağmen espirili kişiliğine yoğunlaşmış ve diğer saklananları görmeyen(görmek istemeyen) kişi dosttur.