aslında insanları tanıtma huyum yoktur. her insan yaşanarak öğrenilir. ama anlatmam gerek. dünyanın zıvanadan çıkmış bir yer olduğu düşünen, insanların bencilleşip birbirini sömürdüğü bu düzende insan gibi insanın kalmadığını düşünenler için bir umut ışığı yakarım belki. insanlara umut verir, karşılarına böyle bir insanın günün birinde çıkacağına olan inançlarını güçlendiririm. en azından dünya üzerinde böyle biri yaşıyorsa umudun hiçbir zaman bitmeyeceğini anlatırım insanlara. iki yıl önce, ağlayarak ve korkarak girdiğim okulumda, çekingen bir merhabayla başladı arkadaşlığımız. ben çekingendim, onun içinde de utangaç bir küçük çocuk göz kırpıyordu bana. Marmara'nın uçsuz bucaksız denizinden, çok sevdiği, gözünde kocaman bir deniz ülkesi olan kentinden ayrılmış,Ege'nin sıcak kumsallarına vurmuş, ürkek bir balık... gözlerine bakmayan onun özlemini, beklentilerini, çocuk yüreğini anlayamazdı. ama ben onun gözlerine baktım, orda sıcaklık buldum, sevgiye adanmış küçük yüreğini, dostluk için çarpan kalbini buldum. herkesin çıkarına göre karşısındakine sevgi gösterdiği bir ortamda, o koşulsuz şartsız el uzattı herkese. bana da el uzatmasa ben böyle bir insanı tanımayacaktım. o çok sevdiği çizgi film karakterini her gördüğümde gülümsemeyecektim, o bana hediye ettiği küçük şirine baktığımda onun çocuksu ruhu aklıma gelmeyecek ve gözlerim dolmayacaktı. ve o bu kadar çaresiz ve yalnızken yanında olamadığım için canım acımayacaktı... iyi ki varsın, iyi ki hayatımdasın ve dilerim ki hep yanımda olasın. senin gibi bir ablaya sahip olduğu için çok şanslı olan, gamzeleri bile sana benzeyen o güzel kardeşin hastaneden çıktığında, sana kocaman sarıldığında, onun diyeceği şeyi de biliyorum: "iyi ki varsın."