1.
Kabukları soyulmuş gecekondu tenlerdi aradıklarım
Koridorda koşan canlı gönüllerin sümbül ile davet edildikleri
Nar çiçekleriyle bezeli bir göz aynasında gördüklerimdi
Tüm heyecanlar ve serpilmiş bir kırık kalp..
Kıvılcımdan kaçıyorlardı demirciler ıslak taşlar üstünde
Gürbüz çağlayanlar altında ufka ter akıtanlar
Unutulmuştu rafine edilmemiş hülyanın kadavrasında
Bin can ile meşke boyanmışların imdadına gelmediler
Emanet bırakılmış şirazenin toz külçesi kızılcık ızdırabı,
Ötesi ise sık derman dikenleriyle kaplı bir parseldi sadece
2.
Palazlanıyordu çeyiz kutusundan taşan dedikodular
Hareketsiz cambaz resminde ağza alınmayan bir söz macunuydu bu
Kaynayan kazanlarda semiz beden hasreti simurg’la bırakıldı
Kızgın demirler prangadan kurtuluyordu
Coşkun derelerde kireç yüzlü masum kareler göz kırparken
Bir mıknatıs bırakılmıştı derya kuzusunun pullarına
Şimendifer zaman tuvaline siyah renk çalarken
Makas dudaklar sonsuzluk türküsünden uzak kalmadılar
Akşamın bedeni kurumamışken seher kızıllığında
3.
Firari toynaklar ateş saçıyordu perdelerine/bir yetim rüyasında
Kelepçeli dehliz havasında ılık bir meltemin de saygınlığı var!
Tarihin küpesi hazineler üstü bir değeri üstlenmişken
Ağzındaki baklayı çıkartıyordu yetim,ciğeri kebap olmuş hengamda
Biliyordu zambakların çölde süt emmeyeceklerini
Bilmiyordu kaktüs bahçesinde tebessümün de boy atacağını..
Hırsızlar çaldıklarını bırakmıştı kapı altına
Çatlak duvarda su sızıntısı durmuşken
Bir uçurtma havalanmıştı okyanus endamında gökyüzüne
Eller açılmıştı o anda/rüya alevinde çeşmeler kapatılmışken...