bir filmi beğenince "süperdiii, en sevdiğim film", beğenmeyince "rezaletti, gitmeyin, seyrettiğim en kötü filmdi" diyenlerden değilim ama açık ve seçik diyorum ki, büyü, gelmiş geçmiş en kötü türk filmidir bence.
eski kötü filmlerin çoğunda en azından bir sıcaklık, bir samimiyet bulabiliyorum, 80'lerde çekilen başrolünde şarkıcı/türkücü/arabeskçi olan filmlerde bile ya şarkılara ya kötü oyunculuklara takılıp hoşgörebiliyorum. hatta ve hatta son dönemde çekilen hababam sınıfı, kahpe bizans, kara prens, maskeli beşler gibi rezaletlere kayıtsız kalmaya çalıştığım için sevmesemde nefret etmiyorum. ama bu film, seyrederken insanın içindeki yaşam gücünü, hayat sevgisini söküp atan bir film. yönetmen orhan oğuz film vizyona girdiğinde bir röportajında "ben korku filmlerini sevmem, izlemem de" demişti. o zaman niye çekersin be adam, bize yazık değil mi. "korku filmi iyidir, korkutamasa bile eğlenirim belki" (bkz: dabbe, araf, beyza nın kadınları) * diye izlediğim büyü, beni benden almış, bu kadar kötü senaryoyu, oyunculuğu, diyalogları, sahneleri, ışık oyunlarını başka hiçbir filmde birarada bulamıyacağımın garantisini vermiştir.
izleyiciyi gerzek yerine koyan bu fikir ve senaryo kimin başının altından çıktıysa, ona bu filmi üstüste 3 kere izleme cezası vermek istiyorum.