yaşadığın acının nedeni aşktır , kalbindeki kesikler değil!
ellerine batan kıymıklar yüreğine yürüdüğünde ; daha ortada ayrılık, ihanet, yalanlar, ayrıkotları yokken aşka dair ilk canyanmasını hissetmeye başlarsın. aşkın doğasında varolan acıya bağımlılık yaptıysa bir defa damarların, artık hiçbir umut enjektesi kesemez ağrını. damla damla kanayan bir kalple birlikte büyür aşk da. göğüskafesinde içine akıttığın gözyaşlarından, yüreğinden sızan kandan oluşan göletlerde yüzen ölü aşıklara yapılacak hiçbir hayat öpücüğü tutmaz yerini, kaygısız, beklentisiz, yarını değil o anı düşünen bir sevginin;
--spoiler--
dunyada hepimiz sallantili, korkuluksuz bir koprude yurur gibiyiz. tutunacak bir sey olmadi mi insan yuvarlanir. tramvaylardaki tutamaklar gibi. uzanir tutunurlar. kimi zenginligine tutunur, kimi mudurlugune, kimi isine, sanatina. cocuklarina tutunanlar vardir. herkes kendi tutamaginin en iyi, en yuksek olduguna inanir. gulunclugunu fark etmez. kagizman koylerinden birinde bir cift okuzune tutunan bir adam tanidim. okuzleri besiliydi, piril pirildi. herkesin <veli aga'nin okuzleri gibi okuz yoktur> demesini isterdi. daha guluncleri de vardir. ben, toplumdaki degerlerin ikiyuzlulugunu, sahteligini, gulunclugunu goreli beri, gulunc olmayan tek tutamagi ariyorum: gercek sevgiyi! bir kadin. birbirimize yetecegimiz, benimle birlik dusunen, duyan, seven bir kadin
--spoiler--