Kamuoyunda duyarsız kaldığımız bir krizdir.
Aslına bakılacak olursa Suriye'de gerçek bir kriz söz konusudur. Hem de en ciddisinden.
Rakamlar geçenlerde Dış işleri Bakanlığı tarafından da açıklandı.
Suriye'de 27 işkence merkezi var ve bugüne kadar yaklaşık 20 bin kişi ölmüş durumda.
Ölenlerin 5.000'i güvenlik görevlisi geriye kalanları ise isyancı güçler.
Bunun yanı sıra 300 bin kişi de kayıp.
Türkiye'nin çeyreği kadar olan Suriye için bu rakamları Türkiye ölçeğine çekersek
şu ana kadar 80.000 kişi ölmüş 1.200.000 kişi de kayıp demektir.
1984 - 2012 yılları arasında PKK'nın silahlı mücadeleye başlaması ile birlikte 40.000 kişinin öldüğünü düşünürsek
16 ay içinde 80.000 vatandaşını yitirmemiş Suriye'nin nasıl bir krizin içinde olduğu daha net yorumlanabilir.
Başşar Esad rejiminin zor günler yaşadığının son göstergesi ise en seçkin birliklerin başında gelen Cumhuriyet Muhafızları'nın komutanı Tümgeneral Manaf Tlas'ın birkaç gün önce Türkiye'ye kaçması oldu.
Manaf Tlas'ın babası Mustafa Tlas, Hafız Esas'ın iktidarı boyunca savunma bakanlığı yapmış bir isim.
Yani Başşar Esad'a iktidar yolunu açan isimlerin başında.
Tlas ailesi Rastan'lı Sünni bir aileye mensuplar.
Mustafa Tlas'ın bir oğlu ise Hür Suriye Ordusu'nun komutanlarından biri ve Rastan'da bu savaşçılara komuta ediyor.
Bu açıdan bakılacak olursak manaf Tlas'ın kaçışı Esad ailesinin en önemli sünni müttefiklerinin de çözülmeye başlamış olduğunu gösteriyor.
Şu ana kadar Suriye'deki rejimin devam etmesinin ana sebebi olan dış güçlerden Rusya, Çin ve iran'ın desteği olması. Ama Batı dünyasının bastırması ile Rusya ve Çin uzun süre bu desteğe devam etmeyeceklerdir. Rusya'nın da destekleyebileceği bir isimin kabul edilmesiyle birlikte Suriye'de Esad ailesinin hanedanı sona erecektir. Zira Suriye'ye Rusya tarafından verilen bu destek de güç geçtikçe daha maliyetli olmaya başladı.
Peki ama Türk Kamuoyu neden bu Suriye Krizi'ne çok ama çok sınırlı bir duyarlılık göstermekte ? Neredeyse görmezden gelmekteyiz?
Bunun sebebi aslında çok basit.
Hükümetimiz Suriye'de olayların başlamasından çok kısa bir süre önce Esad ailesiyle elele kolkola pozlar verdi.
Bu yetmedi hükümet görevlileri şen şakrak Suriye'ye gitti.
Ama bundan da önemlisi Suriye'de yaşanan insan Hakları ihlallerine karşı hükümetin çığlıklarının inandırıcı olmaması.
Kendi ülkemizde gazeteciler, milletvekilleri, 65 yaşındaki belediye çalışanları sayfalarca iddianame ve geçen 4 yıla karşın bir örgüte dahile edilemeyip hapislerde yatarken ve serbest kalanların Avrupa insan Hakları Mahkemesi'nde arka arkaya açtığı davalar sonucu milyonlarca lira tazminat ödenirken hükümetin bu yöndeki çabaları inandırıcı gelmiyor elbette.
Tabii tüm dünyada savaş suçlusu olarak anılan Sudan devlet başkanını koluna takıp istanbul turu attırmak da bu inandırıcılığın örselenmesinin en önemli nedenlerinden bir diğeri.
Kısacası hükümet tepkisinde şimdiye kadar olanların içinde belki de en haklısına sahip ama yalancı çoban'a döndüğü için itibarı kalmadı.
Türk kamuoyunun da herşeye rağmen daha bilinçli olmasında fayda var.