ölüm korkunç olmasına korkunç ya bir de umutsuzluk var ki sevgili okur ölümden daha korkunç. hani bazılarımızın doğuştan üzerine bir çizik atılmıştır hani. olmaz bir türlü. dünya döner, güneş doğar da bir türlü yoluna girmez hayat. hep kıyıda, hep izlemektesindir. hayat oralarda bir yerlerde akarken öylece bakarsın. umutlar mutluluklara dönüşür de şaşar kalırsın bu işe. benim umutlarım niye hiç mutluluğa evrilmiyor diye bakarsın göğe. sonra, sonra tutar aşık oluverirsin, kendi varlığını başkasında eritmekle çözüleceğine inanırsın, umutlar ne de güzeldir o zaman. sonra ne olur biliyor musun? aşık olduğunla kalırsın. aşık olur ve öylece tek başına devam etmek zorunda kalırsın. zaten kırılan hayallerle paramparça olmuş ruhun iyice dibe batar. battıkça batarsın. beyaz yalanlarla yaşamaya başlarsın, ortalık bembeyaz olur. bırak gerçeği görmeyi, gerçeği hatırlamazsın bile. yalansındır. sokakta, otobüste, iş yerine koca bir yalansındır. kendi hayallerini mahvettiğin yetmezmiş gibi başkalının beklentilerini de boşa çıkarırsın.
bir sır vereyi mi sevgili okur. anlatırsın. anlatacaklarının bittiği gün kafana sıkacağın gündür. sırrım şu; benim anlatacaklarım bitti sevgili okur. ama ölümden korktuğumdan anlamsız cümleler kurmaya, bir şeyler anlatıyormuş gibi yapmaya devam ediyorum. evet, ben yaşamaktan nefret ederken ölümden korkacak kadar adi bir adamım. dinlediğin için de sana öyle minnettarım ki, sağol, sen de olmasan ne yaparım. beni bırakma sevgili okur, ölmekten de yaşamaktan da korkuyorum .