çünkü asimetrik bilgiyle çevrelenmenizi istemiyorum a dostlar. misal bir arkadaşım bana milli kütüphane binasının eskiden hastane olarak inşa edildiğini anlatmış, morgun da yerini göstermişti. mamafih, aradım böyle birşey bulamadım, üstüne üstlük sırf kütüphane amacıyla inşaatının onyıllar sürdüğünü de gözlerime inanamadan takip ettim. o yüzden girin internet sitesine okuyun, öğrenin teknikıl bilgileri, resimlere bakın amacını taşıyorum. sosyal sorumluluk projesi dahilindeyim. ayrıca birazdan o arkadaşımı bulup hayal kırıklığına uğramış gözlerle; neden diye soracağım, neden duygularımla oynadın diye. söz.
evet elimizde öğrenilmişi var olarak kabul ederken sizi, sadece dedikodu yapmak amacı taşıdığımı da söylemek niyetindeyim.
ölüm iyiliği dedikleri bu olsa gerek. ki bir hafta içerisinde iki dolmuş kazası yaşamış, ve bunlardan birinde dolmuşun kapısını açtırtıp, insanlar ambulans beklerken vargücümle koşmuşluğum, bir taksiye atlamışlığım, sonrasında sınava yetişip kumsalda güneşleniyorum sakinliğiyle ingilizce çevirimi yapmışlığım var.
sawyer sawyer locke , yoksa...
var olsa olsa konu başlığımızla ilgili anlatacaklar olmalı. öncelikle bu başlığın ilk kısımını alıyorum, nedir canlar, milli.
fakat bu kütüphanenin milliden kastı, üniversite öğrencileri, memurlar,akademikler ve sizin de biraz önce okuduğunuz sitedeki bir iki statü daha.
diyelim ki ben bu statüler içerisinde değilim ama yandım tutuşuyorum bilgi bilgi diye, veyahut liseden mezun oldum öss ye çalışacağım okuma salonunda, yok biz milli kütüphaneyiz bizim misyon vizyonda yoksun cevabıyla karşılaşmak ibret verici değil hoş(?) ama boş bir ayrımcılık, sevmedim. e bunun cinsiyeti de var o da güzel bir ayrımcılıktır, yapsaydınız kuzum diyecektim ki, demedim, çünkü çok orjinal sosyal tespitlerime vesile oldu bu. e soru sormak önemli birşey tabi.
burası bir ev, bir memleket sanki, yani öyle bir sıcak... öyle ya da böyle kapıdan çevrilmeyip o yüce statülere sahip olduğunuz bilinciyle içeriye girip ders çalışmaya başladığınızda, hatta çok verimli olduğunu görüp bağımlısı olduğunuzda karşılacağınız bazı sosyal tespitlerim var; buyurunuz
1- sınavlarının nasıl geçtiğini, halini hatırını düzenli olarak soran danışma görevlileri,
2- ne zaman mola verip tuvalete gitseniz abdest alan birileri,
3- çalışma salonunda ders çalışırken, yanında getirdiği piknik sepetinden çıkardığı elmasını bıçağıyla özene bezene soyan, belli aralıklarla bu dilimleri yiyen sonra, misafircilik oynayıp ön sıradaki arkadaşlarına ikram eden bir ablalar,
4- yine çalışma salonunda, sallama çay demleyen, üçü bir arada kahve yapan bir abiler,
5- kantinde ezik ezik çay içer, sınav umutsuzluğuyla cebelleşirken, sen siyasalda mı okuyorsun diye masana oturabileceğini sanan bir sıfat bulunamayanlar...
son zamanlarda burayı bir grup daha keşfetti. o da çıtır çıtır çıtırdayan, güzel kızlarımız ve kıpır kıpır kıpırdayan, güzel çocuklarımız. e yeni nesil zeki geliyor, güzel geliyor dedik ve çıktı. bütün aradıkları statüler orada. bu kütüphane oluşturmuş öyle güzel bir karantina. seç beğen al. o kadar zekiler ki, sırt dekoltesi giyiyorlar bide , sıra sıra oturuluyor çünkü. geçen gün benim gözüm takıldı, naapsın çocuklar...
terim anlamıyla ilgileniyorsanız bu başlığın, mecaz ve yan anlamları ilgilendirmiyorsa sizi;eğer istediğiniz, sadece ders çalışmaksa; haftaiçi akşamları altı yediden sonra, ya da gündüz öğlene kadar uğrayınız derim ben, haftasonları ise hiç bulaşmayın. gerçekten hepiniz o amaçta olacaksınız çünkü. yazın püfür püfür esecek, kışın sımsıcacık olacak, mola verdiğinizde sigara dumansız harika bir manzaraya sahip olacaksınız, sessiz olacak, ve herkesin amacı aynı olacak. hayatımızın vazgeçilmez parçası, sınav. o yüzden anlayacaklar yüzünüzden. çalışmanız için ellerinden gelecekleri yapacaklar.
bilimsel araştırma ve ödevleriniz için her daim gidebilirsiniz, çünkü orası sanırım sadece olması gerekene göre çalışan tek yer. ama kitaplara dokunamıyorsunuz ararken. o duygusu eksik. kapalı raf sistemi.