gördüğünüz zaman içinizde, taa en dibinizde bir şeyler ezilir.
bütün dertlerinizi, kendinizi unutursunuz o an.
dayanamazsınız hiç ama "babam benim.." diye diye ellerini avuçlarınızın arasına alır öpe öpe yanaklarınıza sürer siz de ağlarsınız onunla.
o an o önemlidir sadece. etrafınızdaki her şey gözünüze görünmez olur aniden.
hatta yanıbaşınızda sizinle birlikte ağlayan anneniz bile.
onun emekleri, onun gördükleri, onun yaşadıkları.. bunların hepsi dile geldikçe göz yaşlarınıza tuz ekler.
yüreğiniz öyle bir ağırlaşır ki, bugüne kadar "ne büyük dertlerim var benim, size söylemiyorum! hiçbir şey bildiğiniz yok, yansıtmıyorum!" diye haykırıp artistlik yaptığınız her andan pişmanlık duyarsınız.
ha bir an belki bir de, onun ölümünü hayal edip iyice kopabilirsiniz dış dünyadan.
bu, sizi birkaç günlüğüne kendinize getirmeye yetecektir ancak. sonra gençliğiniz, babanıza kıyasla cehaletiniz devreye girecektir ve yine yaşamaya devam edeceksinizdir kim bilir..
ama onun acıları, anıları artık kısmen de olsa sizinledir.
her ne zaman hatırlasanız ağlarsınız artık, ansızın belki bir tren garında yakalar sizi bu sızı.. belki gurbette bir yerde.. belki de onu size ömrünüzce hatırlatacak bir şarkıda. bir de belki.. (bkz: babanın garip huyları)