ferit edgü

entry42 galeri
    26.
  1. kör ve oğlu isimli öyküsünden:

    gözlerime perde yeni inmişti.
    körlüğe alışmaya çalışıyordum.
    arada bir, bir ağaca, bir duvara,
    bir insana çarptığım oluyordu.
    bir gün, yol ortasında çarptığım bir kadın
    (onun kadın olduğunu ilkin kokusundan
    sonra ipek çarşafından anlamıştım;
    daha sonra, sesi, bu sezilerimi doğrulamıştı)
    homurdanmak yerine, çantasını açıp,
    elime bir metal parçası (yüz para) sıkıştırmıştı.
    ona bir dilenci olmadığımı söylemezdim.
    çünkü her kör
    kendisine yardım edilmesi gereken (insanlık borcu!)
    biridir.
    kabullendim hayatımın bu ilk ve son sadakasını.
    tanrı'nın, kendisini nazardan ve beladan saklaması
    dileğinde bulunduk bıyık altından gülümsemeden.
    ama o metal parçasını cebime koyamadım, avucumda sakladım.
    çok geçmeden bir başka insana tosladım.
    bu kez, karşımdaki, benden önce davranıp özür diledi.
    anladım ki iki kör çarpışmıştır.
    ama karşımdakine bunu (benim de onun gibi bir kör olduğumu) belli
    etmedim.
    elimdeki metal parçasını tutuşturdum.
    bağışla beni, dedim, dalmış gidiyordum, görmedim seni.
    2 ...