Saat sabahın dördüydü. Birden telefon sesine uyandım. Uyuyor muydun diye sordu telefondaki ses. Sesi hemen tanımıştım. Melikeydi. Bu saatlerde -normal zamanlarda- aramazdı. Telefonu kaldırıp onun olup olmadığını kontrol ettim. Yanılmamıştım.
-Üzgünüm, bu saatte rahatsız etmek istemezdim
-Rahatsız etmiyorsun, dinliyorum.
-Hani geçen barda beni biriyle tanıştırmıştın hatırladın mı?
Aklıma milyon tane isim gelmişti. iki gece önceydi yanılmıyorsam. Hakan diye kadınların dilinden anladığını söyleyen ama genelde boka batan bir arkadaşım gelmişti başka bir şehirden. O olabilirdi.
-Hatırlayamadım.
-Hakan. O gün sen beni eve bıraktıktan sonra o geldi. Sarhoştu. insanlık yapıp eve aldım. Sonra koltuğa uzandı, yanına çağırdı. Bir şey istiyor sandım. (bunları dinlerken bir cümleyi anlıyor, diğerini anlamıyordum) sonra beni taciz etmeye başladı. Ben de kovdum evden. Gitmedi. Nereden geçti elime bilmiyorum ama bıçak buldum. Sanırım koluna soktum. Korkuyorum..
Birden doğruldum. Tüm güzel uyku ziyan olmuştu. Tamam seni arayacağım dedim ve kapattım. Hakanı aradım rehberden. Bulmam zor olmadı. 4 kere aradım ve açmadı. Bir şeyler ters gidiyordu. Kahretsindi. Onu aramaya karar verdim. Üzerimi giyindim, giyinirken ayağıma kemer battı. Hassiktir diye bağırdım.. Ailemle yaşıyordum sessiz olmam lazımdı. Ben de her zaman kullandığım çatıdan aşağıya indim.
Nerede bulacağımı biliyordum. Bu saatte otobüs yoktu. Taksiye verecek param da yoktu zaten. Yürümeye karar verdim. Hem uykum açılırdı. Hava yeni yeni aydınlanıyor, sokak lambaları hala yanıyordu. Akşamları yakmazlar sabahları yakarlar diye sesli söylendim. Hızlı gidiyordum -nedense- birden telaşa kapılmıştım. Neredeyse koşar adımla gidiyordum. Yaklaşık 45 dakika sonra takılacağı ilk yer olan Acmedeydim. Burası kapalıydı. Sanırım ilk defa bu saatte bara gidiyordum. Oradan çıktım ve Nedjima diye başka bir bara gittim. Orada temizlik yapılıyordu. Birkaç tanıdığa Hakanı gördünüz mü diye sordum. Kimse görmüşe benzemiyordu. Suratlarındaki ifadeye bakılırsa yaşadıkları belirsizdi.
Nedjimadan tam çıkarken biri bağırdı arkamdan. Döndüm hemen. Hakanı mı arıyorsun diye sordu. Başımla onayladım. Dün sabah buradaydı sanırım, gece de olabilir diye kararsızca konuştu. Yanında biri var mıydı diye sordum. Güzel bir kadın vardı göğüsleri muhteşemdi diye yanıtladı. Gülümsedim.
Gülümsemem fazla sürmemişti. Hala Hakanı arıyordum. Telefonum çaldı. Arayan yine Melikeydi.
-Buldun mu Özgün?
-Hayır, arıyorum.
-Ne olur bana haber ver!
-Tamam.
Nedense sinirlenmiştim. Hakanın buraya gelmesini hiç istememiştim. Ben tanıştırmak da istememiştim. Çok içmiştim sanırım.
Birkaç bara daha baktıktan sonra, tam umudumu yitirmişken telefonum çaldı.
-Efendim?
Ağlayan bir sesti. Tahminimce bir kadına aitti
-Özgün sen misin? (ve ağlamaya devam etti)
-Siz kimsiniz? (sabrım taşıyordu)
-Ben Hakanın sevgilisi. Ne olur buraya gelin!
Hakanın sevgilisi mi? Hakanın aynı anda birden çok sevgilisi olabilirdi. Ne işim var burada diye söylenirken buldum kendimi
-Adresi ver.
Adres buraya çok uzak değildi. Yürürsem 20dakikaya oradaydım. Yürümeyi sevdiğim kadar başka bir şeyi sevmedim. Hızlanmıştım yine.. 20 dakika sonra verdiği adresteydim.
...