-''Artık yerden kalk, yeter!''
Başım niye bu kadar dönüyor demeye kalmadan kasıklarıma bir tekme yedim.
-''Ne yapıyorsun ya?!'' ve bir tekme daha. Güçlü ayakları, mini eteği vardı. bir daha ne yaptığını sormamaya karar verdim. Yavaşça kolumun üzerine ağırlık vererek kalkmaya çalıştım fakat geri olduğum yere yığıldım. Tekrar denedim ve ayaktaydım. Boyu benden az kısa, gözleri kin dolu ama korkak bakışlı, altları mor kadın bana bakıyordu. Daha önce hiç bu kadar dikkat etmiş miydim? Hatırlamıyorum. Bu sefer suratıma bir tokat attı ve şöyle dedi:
- ''Senin yüzünden otobüsü kaçırdım!''
Cevap vermeden hemen önce düşünmeye başladım. Otobüsle nereye gidecekti? Bahsettiği başka bir şehre gitmek mi yoksa belediye mi? Ne otobüsü diyemedim, korkmuştum. Dolu bir çantası vardı. Şehir dışına gidiyordu muhtemelen. Bir cesaretle:
- ''Biletin kaçtaydı idil?''
- ''15 dakika sonra seni gerizekalı!''
- ''Özür dilerim.''
Özür dilmeyi sıradanlık haline getiren insanlardan olmaya başlamıştım. Özür dilerim çok içtim, özür dilerim kustum, özür dilerim geç kaldım, özür dilerim, özür dilerim... Ne yalancı bir cümle. iyi yanlarını arıyordum:
- ''Arayıp erteleyemez misin?''
- ''Hayır!''
Bağırmayı bırak artık diye mırıldandım. Üç şişe bira, iki sek votka karıştırmıştım ve kusmam muhtemeldi. Üzerime gelerek:
-''Bıktım sorumsuzluklarından, götünle içmelerinden, özür dilemenden! Bitti Özgün anladın mı?!
Sadece son cümlesini anlamıştım. Gözlerine bakarak:
-''Anladım'' diye mırıldandım.
- ''Hoşça kal! '' diyerek adeta kinini kustu. Acıtmamıştı, sıradan geliyordu. Arkasından gidişini seyrettim. ilk içişini benimle gerçekleştirmişti, ilk kez biri ona şiir yazmıştı - tabi bunları o söylüyordu.-
Garip bir hüzünle midem bulandı. Ben de eve yürümeye başladım. Yaklaşık 25 dakikam vardı ve neden mesaj gelmiyor, kimse aramıyor diye düşünmeye başlamıştım. Arada yere düşüyor ve topuklarımın acıdığını hissediyordum. Müthiş bir merakla saati ve idil'i merak ettim. Saat için telefonuma bakamadım. Şarjı bitmişti ve idil'i merak ediyordum.
-''Kahretsin!''
Koşa koşa geri dönmeye başladım. Koştum, koştum... Nefes darlığı olan bir adamdım. Beş dakika sonra durduğumda çok dar nefesler alabiliyordum. Diz çöktüm, nefes almaya çalışıyordum. Öksürdüm, öksürdüm...
Uyandığımda öksürdüğüm yerdeydim. Sabah olmuş, esnaf kepenkleri açmıştı. Herkes bana bakıyordu. Ben de baş ağrısından başımı ovuyordum. Kalkmaya çalıştım ve bu sefer ilk denemede oldu. Bir huzur vermişti bu bana. Hızlıca eve gittim. Tişörtümün altı leş gibi olduğu kadar ağzım da leş gibiydi. Bunu hissedebiliyordum.
Eve geldiğimde annem doğru duşa gir diye kükredi. Garipseyerek:
- ''işe niye gitmedin anne?''
- ''Duşa gir hemen!''
Duşa girdim ve çıktıktan sonra hemen yatağıma attım kendimi. Dört, beş saat sonra uyandım. Gayet iyiydim ta ki annem yanıma gelene kadar:
- ''Nerdeydin?''
- ''Arkadaşlarla takıldık işte anne.
Yeter artıklı uzun cümleler kuruyordu, dinlemeye kapatmıştım kulaklarımı. Sonra gitti. Telefonumu elime aldım, şarjı olmadığını unutmuştum. Şarja taktım, kendim sert bir kahve yaptım. Aradan on dakika geçmişti, telefonum açıldı. Annem defalarca aramıştı, idil beni merak etmişti. Mesajın beyaz kutucuğunda öyle görünüyordu en azından. Kendime mesaj atmak yok diyerek, mesaj yazmaya başladım. ''O saatte bırakıp gittin, sağol, iyiyim.'' Böyle bir mesaj. Bol tiripli, amaçsız. Yarım saat kadar sonra cevap geldi:
'' Başkasına aşık olduğunu söyledin!''
işte şimdi sıçmıştım. Sarhoşken sevgili diye hitap ettiğimiz kesimle içmenin zararlarından biriydi bu. ikincisi ise öncekini hatırlamak. Numarasını sildim, ezberimde de yoktu. Giyinip en yakın arkadaşlarımdan biri olan Musti ie buluşmaya gittim. Morali bozuktu ama sormak istemedim. istese anlatırdı. Yanına gittiğim herhangi bir zaman tokalaştığımızı hatırlamam.
-''Nasılsın abi?'' Dedim.
-''iyiyim mayk sen?''
- ''iyi''
Nasılsınlı sohbetlerimiz hep böyleydi. Belki de böyle olmak zorundaydı. Mustiye dönüp:
- ''Bizimkilere söz verdim bir süre içki yok.''
- ''Aynen.''
iki saat kadar sonra, pazartesi günleri biranın dört lira olduğunu bildiğimiz bir barda söz vermek üzerine kafa patlatıyorduk.