günümüzde çarpıtılılan osmanlı daki harem hayatı

entry2 galeri
    1.
  1. aşağıda kaynakçalarıyla izah edildiği üzeredir.

    Harem, Osmanlı’da en çok çarpıtılan kurumların başında gelir.
    Tarihi; film, dizi ve oryantalist bakış açısıyla öğrenenler Haremi adeta “eğlence yeri”, “süt banyosu yapılan yer”, “umumhane” olarak bilmektedirler.

    Bazı batılı ve Türk Osmanlı tarihçileri; kasıtlı veya bilmeyerek bu önemli kurumu kendilerinin yaşadığı hayat tarzı ile aynı görmektedirler. Haremde hayat denilince, haremdeki insanların yemeleri, içmeleri, giyinmeleri ve en önemlisi de Padişah‘ın ailesi ile halvet olması akla gelir. Halvet, kelime anlamı itibariyle yalnız kalmak ve baş başa olmak manalarını ifade etmektedir.

    Harem’de halvet veya halvet-i hümayun ise, Harem’de yaşayan kadınların serbest ve meşru bir şekilde Harem’in bahçelerinde veya mesire yerlerinde gezmeleri denmektedir. Kapalı havalarda Padişah; kadınları, ikballeri, sultanları yani kız çocukları ve oğulları ile görüşmek isterse, onları dairesine çağırtır, konuşur ve görüşürdü.

    Padişahın sadece kendi aile efradı ile yaptığı bu toplantıya "muhtasar halvet" denmekteydi. Burada bir de Has Bahçe’de yapılan halvetlerden kısaca bahsetmek gerekecektir. Zira bir aile toplantısı ve aile halkı ile muaşeret ve sohbet toplantıları demek olan halveti, sanki haremin bahçelerinde düzenlenen ahlaksız alemler gibi takdim etmek isteyen insanlar bulunmaktadır.

    Hür bir kadın ile mahrem kadınlar ve cariyelerin avret mahallerinin farklı olması, fıkıh kitaplarında cariyelerin kol, ayak, yüz ve başlarına efendilerinin bakabilmesi şeklindeki hükmün yer alması, meseleyi bilmeyen çevreler tarafından akıl almaz şekilde tahrif edilmiştir. işte bu ve benzeri çarpıtmalarla, Padişahların haremdeki ailesi ve ailesine hizmet eden cariyelerle bahçelerde veya haremin uygun yerlerinde yaptığı halvet adı verilen toplantılar ve aile beraberlikleri; maalesef akla hayale gelmeyecek sahnelerle anlatılmak istenmiştir.

    Bütün bu çarpıtmaların karşısında özellikle has bahçelerde yapılan bir halveti ve hazırlıklarını özetlemek gerekirse şöyle ki; Padişah, halvet yapılacağını bir hatt-ı hümayun (padişahın önemli konularda toplantı veya başka hususlardaki emir yazısıdır) ile yetkililere bildirir ve ailenin rahatsız edilmemesini emrederdi. Has Bahçe’nin bazı yerlerinde mahremiyete riayet maksadıyla halvet sokakları ve halvet perdeleri bulunurdu. Halvet günü üçüncü avlu, tamamen boşaltılır; bahçenin dışarıdan görülebilecek yerleri halvet bezleri ile örtülürdü.

    Bahçe’de (genellikle Şimşirlik Bahçesinde) kadınların ve cariyelerin dolaşacağı yollar üzerine çadırlar kurulur; hususi kapalı sokaklar ve oturma yerleri meydana getirilirdi. Bunların yanında namaz kılınacak mekanlar; çocukların oyun oynayabilecekleri yerler hazırlanır; yemek yenilecek ve oturulacak çadırlar kurulurdu. Çadırların içine haremden süslü ve işlemeli yastıklar, minderler ve perdeler getirilirdi.

    Bazı batılı yazarlar, Harem’e yabancı erkeğin girememesini ve Harem’deki kadınların da istedikleri zaman rastgele dışarıya çıkamamalarını, haremdeki hayatın sıkıcılığı ve yeknesaklığı olarak açıklamışlardır.

    Mahremiyete riayetle ilgili şer’î hükümleri anlatırcasına meseleyi tasvir eden bir batılı yazarın şu ifadeleri de enteresandır ; “Kadınlar Padişahın izni olmaksızın sarayın bahçesinde de gezinemezler. Sadece ara sıra, günlerini bahçedeki köşklerden birinde geçirme izni alırlar. O zaman bekçi durumunda olan bostancılara uzaklaşma izni verilir ve örtüler örtülür”. “Doktorlardan başka hiç bir erkek hareme ayak basamaz. Onlar bile Padişahın özel izniyle ve harem ağalarının eşliğinde girerler. Hasta kadın ve çevresindekiler, uzun şallara bürünürler. Doktor nabzına bakmak isterse, hastanın bileği bir tülle örtülür; dilini veya gözlerini görmek istiyorsa, yüzünün kalan kısımları tamamıyla örtülü olmak şartıyla gösterebilir. Kızlar ağası bile haremdeki kadınlardan birine dikkatlice bakamaz”.

    Harem’de Padişah’ın kendi ailesi ve hizmetkarlarıyla halvet etmesi usulü, saltanatın kaldırılmasına kadar devam etmiştir. Yıldız, Çırağan ve Beşiktaş Saraylarında yaşanırken de halvetler sürdürülmüştür.

    kaynakça için bkz;

    1) Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, nr, D. 10749; E. 2457;
    2) Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, nr. D. 9916; bkz:Şimşirlik’teki bir halvet
    3) Osmanoğlu, Ayşe, Babam Sultân Abdülhamid, sh. 24-25;
    4) Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, nr. 9917; bkz:Sa’dabad’daki halvet için
    5) Damad, Mecma’ul-Enhür, c. I, sh. 80-81; II, sh. 538-539;
    6) Sertoğlu, Osmanlı Tarih Lügati, sh. 132-133; Uluçay,
    7) Harem II, sh. 148;

    8) Uluçay, Harem II, sh. 148-149
    9) BA, Cevdet-Saray, nr. 2529
    10) Ayrıca krş. Penzer, The Harem, 259
    11) D’Ohson, Ignatlus Mouradgea, Tableau General de i’Empire Othoman, 1970, paris c. III, Harem-i Hümâyûn, Çev. Ayda Düz, Hayat Tarih Mecmuası ilâvesi, istanbul 1972, sh. 10-11.

    vesselam.

    edit: kaynak ile aksini her zaman ispat edebilirsiniz, varsa sununuz lütfen.
    edit: (bkz: kaynaksız atıp tutanlardan mısınız)
    edit: imla

    vesselam iki.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük