1873 yılında istanbul'da doğdu. Kafkasya'dan göç etmiş Sencer adlı bir Vubih ailesinden olan, Sultan Abdülaziz'in kuşcubaşısı Mustafa Nuri Bey'in oğludur. Harb Okulunun son sınıfında iken Yeni Osmanlılar'la ilişkisi olmakla suçlanarak Hicaz'a sürüldü. Buradan kaçarak Hindistan'a ve Avrupa'ya geçti. Sürgündeki Jön Türklerle işbirliği yaptı. Rumeli'de gizli ittihat ve Terakki Cemiyeti'nin örgütlenmesinde çalıştı. Meşrutiyetin ilanından sonra da, imparatorluğun kaderine hakim olan bu partinin militan kadrosu içinde yer aldı. Balkan Savaşı'nın ikinci devresinde Bulgar'ları yenerek Edirne'yi kurtaran kuvvetlerin başında idi. Gönüllü kuvvetleriyle Batı Trakya'yı da ele geçirdi ve bunu da şeklen bağımsız bir Batı Trakya islam Cumhuriyeti kurdu (1913). Osmanlı Teşkilat-ı Mahsusası'nın kurucularındandır. Bu örgütün başkanı olarak Birinci Dünya Savaşı yıllarında Kafkasya sınırlarında, Türkistan'da, Arabistan ve Kuzey Afrika ülkelerinde çeşitli eylemleri yönetti. Yemen'deki Osmanlı kuvvetlerine para ve mühimmat götüren bir kafilenin başında iken yaralanarak ingiliz'lerin eline düştü ve Malta adasına sürüldü. Mondros Mütarekesinden sonra istanbul'a döndü. Milli Mücadeleye ilk katılanlardan biriydi. istanbul'daki ilk direniş örgütlerinde, Kocaeli'nde ve Ege'de Kuvayı Milliye'nin örgütlenmesinde rol oynadı. Kuvayı Seyyare'nin T. B. M. M. güçleri tarafindan tasviyesi sırasında o da Yunan işgal bölgesine geçmek zorunda kaldı (1921). Burada da T. B. M. M. Hükümeti'ne karşı bazı eylemler içine girdiğinden Lozan Anlaşmasi'ndan sonra 150'likler listesine dahil edildi ve Türkiye'ye girmesi yasaklandı (1924). Uzun süre çeşitli ülkelerde yaşadıktan sonra 1938 yılında çıkarılan af yasasından yararlanarak Türkiye'ye döndü. izmir yakınlarındaki çiftliğinde bir süre yaşadıktan sonra orada öldü.
Kuşçubaşı Eşref, Çerkez Ethem vb. gibi birçok insanın tek suçları aslında Mustafa Kemal'in yönetimine karşı çıkmalarıdır. Yoksa bu isimler de en az milli mücadeleyi verenler kadar vatansever insanlardır. Sadece zamanı ve içinde bulundukları koşulları değerlendirememişler ve yanlış kartı oynayarak vatan haini damgası yemişlerdir. Bu durum dönemin ittihatçıları için de geçerlidir.