babanın en ihtiyaç duyduğun anda yanında olmayışıdır.
sen sadece desteğini beklersin, manen yanında olsun; sırtını yasla ki güven duygun pekişsin istersin. ama o seni sadece telefonla arar ve işlerin ters gittiğini, bunun gibi birçok bahaneyi uydurarak seni hayattan, insanlardan soğutur. sonra hayatının en boş zamanlarından birine başlarsın. kimseye karşı duygu kalmaz içinde, sadece yaşarsın. aslında çok sevmene rağmen, arayıp sormazsın. her aklına gelişinde içine oturan en büyük yumruktur babanın yokluğu, ama kimseye bahsetmezsin. annenin yanında umursamaz görünür, çocukluğuna verdim dersin. halbuki sen ondan daha çocuksundur ve bazen sadece babana sarılmaya ihtiyacın vardır. ömründe sayılı olan sarılmalarınıza birini daha eklemek istersin ama bilmediğin bi duygu tutar seni. gurur değildir, çaresizlik belki. kim bilir. ama arayamazsın, yıl olur; unutursun babanın sesini
işte bundan daha büyük bi kazık atmak yoktur hayatta. çocuğuna kendini unutturmak, içindeki o yokluk duygusunu dipsiz kuyulara dönüştürerek atılan kazık, hiçbir şekilde geri döndürülemez. çıkarsan da izi kalır. başka şeylerle dolduramazsın açtığın o boşluğu.