misafir kızın ergen çocuk üzerindeki etkileri

entry6 galeri
    1.
  1. misafirliğin bir çocuk üzerindeki psikolojik etkilerini en çok yaşayan bendim. ilk yazımda olduğu gibi benim misafirlik anılarımdan aklımda kalanlar hep " bizim oğlan darbuka çalıyo" , "bizim oğlan kitap yazıyo" cümleleriydi. başka bir şey hatırlamıyorum zaten..yine hatırladığım bir misafirlik anım vardır ki: bende derin izler bırakmıştır. etkisi negatif olmuştur. zaten bizim gibi bahtı ters domalmış insanların yaşayacağı en pozitif şey " sınıfta 0.9 ucu olan var mı " sorusuna " evet " yanıtı almaktır. neyse, babam misafirler gelmeden önceki bilgilendirici konuşmasını gene yapıyordu:"aysu hanım. bankadan arkadaşım. çok iyi ve kaliteli bir insan..""fikret bey. aysu hanım'ın kocası. 4 panzer gücünde. bileşenleri uranyumla güçlendirilmiş. kurşun geçirmez platin bir kafası var. suya dayanıklı. "

    sonra bana bakarak tam 5 saat sürecek olan o stresin fitilini ateşleyen sözü söyledi:-senin yaşlarında bir kızları var. o da geliyo..

    o sırada yaşadığım korku "halden anlamayan arkadaşın pür neşe bir surat ve y... yedin sen bakışı ile müdürün çağırdığını haber vermesinin bünyede yarattığı korku" ile eşdeğerdi. kız olaylarında kendime bi güvensizliğim vardı çünkü.

    isminden güzel olduğu anlaşılıyordu kızın. güzel olmasını düşünmek bile stresten rengimin atmasına yol açıyordu. bunun sebebi ise benim o zamana kadar gördüğüm kızlardan "güzel"olanlarının sayısının tek elin parmaklarını geçmemesiydi. mahallede zaten bırak güzel kızı "normal" bir kız yoktu. benim güzel bir kız "görmem" 12nci yaşıma tekamül eder. olayı anla. bu nedenle güzel kızların yanında bilinçsizce konuştuğum, umarsızca hayvanlaştığım olur ara ara.

    kız gelmeden önce evren'le konuşuyorum: "yanımdna ayrılma, beraber takılalım" çünkü biliyorum ki annem "hadi oğlum x ile odanıza geçip oynayın iki kafadar takılın ehe" diyip beni oturttuğu kazıklara bir yenisini daha ekleyecek. o yüzden evren'i bi hava yastığı niyetine kullanacağım aklım sıra. bu durum da düşününce bi garip hakikaten: o kız benimle yaşıt diye ben niye ondan mal sahibi gibi sorumlu tutuluyorum ki?

    neyse geldi misafirler. ben açtım kapıyı. kız güzel, kız güzel. çıldır. kızın güzel olması beni baya etkilemiş olacak ki; olayı "son dakika" haberi modunda yaşadım:

    -evet sevgili izleyiciler bir "son dakika" haberi için ankara'ya bağlanıyoruz. şevket..-teşekkürler nazlı. 3 saatlik gergin bekleyiş sona erdi ve diyanet işleri başkanlığı kızın güzel olduğunu açıkladı ancak kızın makyajlı olduğunun altını çizdi. yani normalde güzel mi değil mi bilemiyoruz. işte bu da yeni bi tartışma konusu...

    evet baktım kızın fiziği de hallice hemen içeri aldım. fikret ve aysu ile öpüştüm -kızın annesi ve babası- ama kızla öpüşmedim. kızlarla öpüşme konusunda öteden beri gelen bir sıkıntım olduğu için "öpemedim" demek daha doğru olur.

    hayvan diyorum. çünkü o zamanki halime "insan" demek fazlasıyla iyimser bi laf olurdu. ergenlik dönemi işte. yüzümde sivileceler ama ne sivilceler. çeşit çeşit renk renk sivileceler. tanesi 1 milyon. boy kısa, amele gibi tip, yerine oturmamış sanki başka bi yere oturmuş bir ses ve yağlı bir surat... bi moral alkışı falan düşünürsünüz bunun üzerine saçmalamayın. gerçekçiliğimizi yitirmeyelim. evet. kıza gelince kızda sivilceyi geç yüzünde pürüz yok, saçlar fönlü, makyaj süper, kıyafet yerinde. bildiğin "bayan "olmuş. demekki babası ona "senin yaşında bide erkek çocuğu var "diyince kız ciddiye almış olayı. al sana seninle yaşıt erkek çocuğu tepe tepe kullan. hatta sivilcelerimi patlat falan. neyse. hayatımda bir kere de olsun bir kzın benim için hazırlanmış olması (ya da ben öyle sanıyorum ) benim götümü baya kaldırdı. öyle ki oralı bile olmuyorum. kız "ben büyüdüm" tribinde, bende " buraların adamı değilim" tribindeydim. ikimizinde ortak noktası: ergenlik dönemi nedeniyle saçma sapan tribe girmemiz..

    kız metal takılıyo. bildiğin ayağında konvers, çekmiş siyahları. biz de repciyiz kardeş allahına kadar. her türlü yani. altta kalmıyorum. o değil rakçı ya bunlar, bunalım takılıyolar. bende ayak uyduramıyorum ki. bi insanın o zamana kadar dinlediği en hüzünlü şarkı "basshunter - now your'e gone" olursa bunalım mı olur lan. hüzünlenmek kenara dursun bir coşku bir coşku..ondan biraz da dışlıyorum kendimi kızdan. evren'le bok topağı gibi düştüğümüz yerde duruyoz ayrılmıyoz amına koyim. tuvalete bile çocuk gitmiyo fedakarlığa bak.

    yemek bitti. kız sofrayı topluyo falan. hayret bir pürüz çıkmadı. oysa bi bokluk çıkması lazımdı zira bugüne kadar ki hayat tecrübem bana bunu gösterdi. bekliyordum. bunu bilmek ve bunu beklemek. zor bişeydir.

    ve beklenen an geldi. kızın babasının bilgisayarla işi varmış. bilgisayarı açtık. çökmüş .mna koyduğum. format atılması lazım. bu iş için evren'i seçtik. evren içerde formatla uğraşadursun ben kaldım mı kızla salonda baş başa. annemler balkondalar, balkon camından sürekli bakıyolar bize. sanki nesli tükenen iki hayvanız da çiftleşecez amına koyim. dönün önünüze lan. neyse. bbg evi gibi götü yayarak oturmuşuz ve yudumlanan çaylar eşliğinde milli eğitimin durumunu masaya yatırıyoruz kızla. neyse ki kızın muhabbeti iyi. fakat ortamda belli olmayan bir gerginlik var. gizli bir gerginlik. konuşuyoruz ama onunda başka şeyler düşündüğünü seziyorum. "nerden geldik ya!" mimikleri ikimizde de hakim. muahbbet baya sürdü. sonra evren formatı bitirdiğini müjdeledi. babamlar bilgisayarda işlerini hallettikten sonra kızla odaya geçtik. kıza dedim ki bak insan gibi:

    -bilgisayara oturuyo musun?
    -hayır-bak otur..
    -yok yok
    -eminsin demi oturmayacan?
    -yok ya valla ..

    e kız madem oturmuyo bilgisayara bari ben oturayım dedim. bok yedim. stresten kurtulmak için oturmuştum. kafamın dağılması gerekiyodu yoksa çatlayacaktım. kızda yanıma oturdu sağolsun. fazla boğmak istemiyordum onu. bunalım takılıyo bu mallar. şimdi birden isyan etmesinden "sen beni anlamıyosun! kimse beni anlamıyo!" tiribine girmesinden korkuyordum. müzik açalım bari diyip kızın istediği müzikleri açtım. bu arada prostat olmasından şüphelendiğim babası tuvalete gidip duruyo. giderkende bana odanın açık kapısından sinirli sinirli bakıyo. "ne bakıyon toprağaam" demek istiyo insan ama diyemiyosun işte. meğer adam "neden kızımı oynatmıyorsun" şeyiyle bakıyomuş bana. benim bunu anlamam bir senemi aldı. dedim o kadar. al sen oyna dedim. demedim mi? dedim. evet. ama dinlemedi beni.

    sonra evren geldi allah onu başımızdan eksik etmesin. nerde ihtiyacım olmaz yanımda bitiverir. "bok topağı" filmi yine gösterimde. evren, sanki ben kıza ayıp etmişim gibi bana bakarak "musti sen kalk da biraz x otursun " dedi. bende kıza defalarca tekfil ettiğimi ama kızın inatla oturmak istemediğini tam açıklayacakken kız yerinden çat diye kalkıp bilgisayara oturmaz mı? evren "gördük montajı" der gibi bana bakıyordu. stres olduım doğal olarak. kızın hareketine anlam veremedim. lan göt! bu nasıl bi satıcılıktır ya. hayır bi de seneler boyunca özlemini çekmiş gibi oturmak ne demek bilgisayara. hayır alsın eve götürsün ama önce "yok ya ben istemiyorum" falan deyip daha sonra evrenin gazıyla bi anda şevke gelmesini hazmedemedim. demek ki kızın canı nasıl sıkıldıysa gözü karartıp "valla oturmucam" tiribini unuttu. hemen kaptı elimden. tutunduğum son dalda koptu. ben de yine "kaybettim". fazla durmadan kalktılar. rahat bir nefes aldım. annemin "anlayalım" temalı konuşmaları bir ayı buldu...

    benim kızlar karşısında böyle olmamın sebebi akrabalardandır. ama onlara daha geniş yer vermek istiyorum. yazıcam onu da gazeteye. rezaleti herkes görücek..
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük