Türkiye'nin ekonomi alanında son yıllarda gösterdiği ilerleme yadsınamaz. Bu ilerlemenin temeline inildiğinde dünyanın teknolojik olarak gösterdiği gelişmeler görülür. Açıklamak gerekirse; Türkiye, kurulduğu günden beri gerek jeopolitik bağlamda gerek yer altı ve yer üstü kaynakları açısından gerekse tarihi ve turistik değerleriyle dünyanın önemli merkezlerinden biriydi lakin bunu pazarlamayı, başkalarına anlatmayı bilmiyordu. Milenyum çağının başlaması(2000'li yıllar)yla iletişim şaşırtıcı düzeyde gelişti.Artık tüm dünya Türkiye'nin sahip olduklarından haberdardı. Bu gelişme ise hem turizmi hem de yabancı yatırımları tetikledi. BRIC(Brezilia, Russia, India, China) diye anılan ülkelerle ciddi yatırımlara imza attık. Günümüze yaklaştıkça Türkiye artık enerji taşınması projelerinde koridor göreviyle kilit nokta olmaya başlayarak kitaplarda yazan Doğu-Batı arası köprü görevini somut anlamda ifa etmeye başladı. Başka önemli bir faktörse siyasi açıdan gösterilen iktidardır. Sevilir sevilmez, beğenilir beğenilmez bunu tartışmak niyetinde değilim ancak bir ülkede yaşanılan siyasi sürerlilik o ülkenin ekonomisini de olumlu etkiler. Turizmi geliştirmek adınaysa Avrupa'yla yarışacak kalitede oteller yapıldı. Son günlerde ise savunma sanayimize ciddi yatırımlar yapılarak ciddi meblağlar yerli sermayeye döndürüldü.Zira savaşta kullanılan uçaklar, tanklar, füzeler Türkiye için çok yüksek fiyatlara ithal edilmekteydi.
Başta da söylediğim gibi gösterdiğimiz gelişme, yaşanılan değişim göz dolduruyor.
Gel gelelim 2012 yılı hesaplarına göre cari açık geçmiş senelere göre azalmış olsa da yine de büyük. Tasarruf oranımızın %12'ye gerilemesi kendi adımıza üzücü.Hele ki tasarruf oranı %53 olan ülkelerin varlığından haberdar isek büyük ülke olma yolunda atmak zorunda olduğumuz çok adım olduğunu söyleyebilirim.