minimal öykü denemeleri

entry198 galeri
    187.
  1. ben ve kendim;

    'bizimkisi bir yol hikayesi' diye başladı.. tüm arzu ve özlemlerimizi bir valize koyduk, elbette kırılmış umutlar ve yere bir hınçla fırlatılmış kristal bir vazo gibi olan kalbimizi de unutmadık diğer önemsiz bir kaç parça eşyayı alırken... onun da tüm parçalarını bir poşete sarıp sarmaladık. ya acı içinde kıvrandığın günler orada çekmecenin en ücra köşesinde mi kalacaktı taşınırken. senden sonra gelen kiracıya bir ipucu öyle mi? onu da yine de güzelce katlayıp arada çıkarıp bakmak üzere nazikçe yerleştirdik elimizi attığımızda kolayca bulabileceğimiz öndeki o çok pratik olan fermuarlı göze...

    tüm cadde ve sokaklarla vedalaşmaktı tüm arzumuz fakat hiç çaktırmadan kendimize sanki bir kaç günlüğüne gidiyormuş gibi aheste aheste ayrıldık kendimizin bulunduğu mahalleden... yok yok bilemedim ben şimdi eski zamandı.. aslında tam olarak şöyle olmuştu olay; kaçıyormuşcasına bir gece vakti, daha sabah bozu inmeden kendimize bile duyurmadan, kendimizin yanağına uyanmasın diye bir öpücük kondurmadan kaçarcasına çıktık şehirden...

    tüm isteğimiz kendimizi kandırıp, ağrısız ve acısız bir şekilde kendimizden kaçmaktı... oysa her şeyimizi alırken kendimizi de almıştık farketmeden.

    kendimizin bulunduğu şehirden ayrılmak üzere valizimizle birlikte çıktık yola dedim ya... yollar kendimizin bulunduğu önce sokaktan, sonra mahalleden, sonra ilçeden ve şehirden uzarken valizin icindeki kırık kristal vazo birbirine çarpıp tiz bir ses çıkarıyordu inceden. epeyce uzaklaşmıştık artık diye düşünürken tam köşeyi döncektik ti kendimizle buluşturdu yol bizi..

    dedim ya bizimkisi bir yol hikayesi... acı sokağında, umut apartmanında, belki ilçesinde, yürek yangını şehrinden yola çıkılmış, ümit sokağına, ya eğer şehrine, kim bilir ilçesine doğru giden bilet almıştık... kendimize kavuştuk kırık kalbimiz, acı, yürek yangını dolu vazilimiz elimizde köşe başında öylece kalakalmıştık... her adımda biraz daha ağırlaşıyordu sanki valizimiz...

    bir bakkal vardı köşe başında adres bilmiyorduk lakin

    afedersiniz burası 'ya, eğer şehri mi' diye cılız ve kaygılı bir ses tonuyla seslendi kendimle birlikte ben.. nereden geliyordunuz..? şey biz yürek yangını şehrinden yola çıktık burayı tarif ettiler... valizimiz de kendimizden ağırcana artık taşıyamıyoruz oldukça yorulduk...

    yerleşim icin sorduğumuzda ümit sokağı, kim bilir ilçesi burasını tarif ettiler..

    burası değil mi?

    ya, eğer...

    belki...

    ümit...

    kim bilir...

    o kadar tarife rağmen sustu ve öylece uzunca baktı bakkal kendime ve bana... ve ben artık tek kelime bile soracak takatım kalmamıştı... ondan sustum kendimle birlikte artık kimseye bir şey sormayacağım dedim.. elbet bir gün istediğimiz adrese ulaşacaktık. lakin adres neydi?

    ya, eğer...

    belki...

    ümit...

    kim bilir...

    evet kim bilir?
    0 ...