birkaç sene evvel bir turiste istanbul'u gezdiriyordum. adam ısrarla adalara gitmek istedi, neyse bindik vapura adalara gidiyoruz. malumunuz ada vapurunda çaycılar, simitçiler şehir hatlarında olduğundan daha bir bol ve çığırtkandır. neyse, tespitleri bir yana bırakıp olaya dönelim. bir yer bulup oturduk lübnanlı turist abimizle. yanımızdan "çayiçeeeee çayiçeeeee" diyerek bir çaycı geçti. çaycıya büyük bir ilgiyle bakan abimiz "what does çayiçeee means" dedi. adamın süratına gülmekle ayıp mı ettim bilmiyorum ama cevabı nasıl vereceğim konusunda zaman kazanmıştım en azından. soruya cevaben "çayiçeeeee means would you like to drink tea" * dedim. çaycı bu kadar kibar bir soru öbeğini böyle böğründen gele gele söyleyebildiğini bilse kendi bile şaşırırdı herhalde.
neyse adamın sorusunu cevapsız bırakmamış olmanın verdiği onör(!) ve geri dönüş yolunu da kazasız belasız atlatmanın verdiği hisle rahat rahat adamı taksiye bindiriyim ben de evime gidiyim diye eminönü'nde vapurdan indim. karşıdan karşıya geçerken sirkeci üst geçitinin orda tavuk döner satan abilerimiz* "biyruuuuuuooonnn" diye bağırırlarken ikinci sorumuz geldi. "biyruuuuuuooonnn" ne demekti. ah be canım abim, sorsana bana yerebatan sarnıcı'nı bak nasıl şakıyacağım ya da bülent ersoy'un büyükada'daki evini sor, bak onu bile öğretti faytoncu. neyse canın sağolsun.