65 cm lik demir cop

entry9 galeri
    4.
  1. henüz tadına bakmamış sözlük yazarlarından birisi olarak sabırsızlıkla kafamda kırılmasını beklediğim oyuncak. gece tekel bayii çıkışı falan şöyle güzelinden okkalı bir tane yesem de "ohh polis benim dostumdur" vur abi, ellerin dert görmesin. dur hatta bizim mazlum'u da çağırayım biraz da ona vur diyebilsem keşke...

    ya bu ülke var ya bu ülke. bu ülke kendinden öyle bir tiksindiriyor ki artık herhalde bir kademe üstü olamaz bunun.

    şimdi size yaşadığım iki tane olaydan bahsetmek istiyorum;

    yer: amsterdam/hollanda
    tarih: 2010

    toplam da kızlı erkekli 8 türk 2 tane alman plakalı arabanın içerisinde, navigasyonun gösterdiği yolda ilerliyoruz. her ne hikmetse bir anda bisiklet sayısı 3 katına çıktı ve tek araba biz kaldık caddede. öğrenciyiz bu arada. bir alman üniversitesinde staj yapıyoruz hafta sonu gezmece tozmaca. ağacın altına park etmiş bir polis arabası önümüze doğru sürdü ve durdu. biz de durduk doğal olarak. arabayı o sırada arkadaşım kullanıyordu fakat alman rent a car işletmecisinin söylediğine göre kayıtlı sürücüden başkasının kullanması yasaktı. o kayıtlı sürücü de bendim.

    her neyse 2 tane robin van persie'ye benzeyen genç polis. çorbacıdan pantolonunu toplayarak çıkan 120 kiloluk polisten çok farklı bir model bunlar. girdiğimiz yolun trafiğe kapalı olduğunu, o bölgenin sadece yayalar ve bisikletler için olduğunu söyledi. biz de "bilmiyorduk, sadece navigasyon cihazının gösterdiği yolu izledik." dedik. adam şöyle alete bir baktı. belki güncellemesi yapılmamıştır dedikten sonra nereye gideceğimizi sordu. bir yel değirmeni gibi bir yer vardı sanıyorum altında kafe olan. dönüş günümüzdü zaten, oraya uğrayıp gidecektik. adamlar bizi takip edin dediler. takıldık arkalarına. bizi en kısa yoldan oraya ulaştırdılar ve el sallayıp ayrıldılar. bu söylediklerimin bir kelimesini bile abartmadım. bu arada içinde 72 milletten insan yaşayan, içki içmenin yasak olduğu bir mecra bulunmayan almanya'da hiçbir polisle, hiçbir şekilde konuşma durumunda kalmadım. hatta frankfurt gibi kalabalık şehirler haricinde de üniformalı polis görmedim.

    şimdi gelelim ikinci olaya;

    yer: alsancak/izmir
    tarih: birkaç ay önce

    kafamız güzel. yanımda bir arkadaşım var. iyi bira içtik, üstüne söğüş yedik üzerinize afiyet. kıbrıs şehitleri'nde yürürken karşımıza bir klarnetçi çıktı. (http://ulu.li/ulmer1 ) eleman zil zurna sarhoş. çalıyor kafasına göre. kenara oturduk. dinlemeye başladık. sadece dinliyoruz ama. başka bir şey yaptığımız yok. ha ara sıra da batan gün kana benziyor'u çalabilir misin falan diyoruz. bir tane dayı geldi. sivil sözde ama dilülülüt diye öterek geldi. diyalog şu;

    -hadi abiciğim?
    -buyur abi?
    -buradan uzaklaşın.
    -niye abi? oturuyoruz.
    -gürültü yapıyorsunuz, uzatmayın.
    -yoo biz bir şey yapmıyoruz. kıbrıs şehitleri cumartesi akşamları genelde gürültülü olur biraz.
    -uzatmayın lan hadi, uzayın gidin buradan.
    -yanımdaki arkadaşım, hadi gidelim abi dedi ama kafa güzel ya amına koyayım işte.
    - ha dedim tamam abi, haklısın biz bi siktirip gidelim. neticede bu ülkede öğrenciysen, gazeticiysen, garibansan ses çıkarmaya hakkın yok.

    bu lafı dememle birlikte, arkadaşım ağzımı tuttuğu gibi kolumdan çekmeye başladı ama diğer kolumu da dostumuz kapmıştı maalesef.

    -sen ne diyon lan? bak ben sana efendi gibi geldim söyledim, siktir git dedim. (efendi gibi siktir git dedi, doğru. neticede ben kimyasal madde yayayarak yürüyorum, çok tehlikeliyim) sizi ben şimdi buradan alsam, kimliklerinizi kontrol etsem; -bir şey çıkmaz dememle birlikte sesini yükseltmeye başladı.- sizi karakola götürsem, orada sabaha kadar bir güzel dövsem kimin haberi olur lan?

    o an anladım ki. adam haklı beyler. kameranın önünde kadın dövüyorlar, kadına istenen ceza daha fazla oluyor neticede bu ülkede.

    şöyle bir baktım kendime. önümde girmem gereken bir sürü sınav var, bitirmem gereken bir okul var. niye yozgatlı bir psikopat için bunlardan vazgeçeyim ki.

    "tamam abiciğim, haklısın. istesen ebemizi sikersin, kimsenin de haberi olmaz, sen allah'sın" minvalinde bir kelam ettim. göğsü kabarmıştır muhtemelen abimizin. gidip arka sokakta iki tane travesti döverek kendine küçük bir ödül vermiştir kesin.

    gitmek üzereyken, ayağıma dolaşan bozuk paraları fark ettim. klarnetçi genç, can havliyle öyle bir kaçmış ki; sabahtan beri çektiği emeğin karşılığı olan, toplasan 10 lira etmeyecek bozuklukları bile almamış yanına giderken...

    dürümcü teyzenin tezgahının önünden geçerken, yerdeki midye kabuğuna bir tekme atıp; polis sizin dostunuzdur arkadaşınızdır dedim teyzeye. sağ olsun beni sever. iyi geceler evladım dedi. 63'e bindim, evime geldim ve huzurla uyudum.
    4 ...