öykünün bitiminde okuyucu, o büyük buluşmayı ve detaylarını yaşamak istiyor doğrusu. belirtileri var elbet! yani, o taksi illaki öndeki taksiyi yakalayacak ve şehvetli buluşma gerçekleşecek, orası kesin ama nasıl olacak ve neler yaşanacak konularının, kişi bu denli hazırlandıktan sonra muğlak bırakılması okuyucuyu üzmüyor da değil hani. üstelik yazar, böylesine ateşli aşk sahnelerini çok iyi tasvir edecek bir yeteneğe de sahipken.
bakar mısınız;
"(ateşli) dilber-typhon fırtına yaklaşıyor; geliyor hissediyorum; devam et lütfen! ahhh!
(kundakçı) tayfun-demek hissediyorsun; daha derinden hisset o zaman! alll, all bakalım! bu anı unutma, sakla hatıra sandığının en güzel köşesinde..."
üslup gerçekten etkileyici! hatta, okuyucuyu ciddi ciddi tahrik edici unsurlar da içeriyor. sizce de öyle değil mi? ve devamında;
"tayfun; kopmak üzereyken yok olmuş fırtınanın, kadın bedeni üzerindeki izlerine zevkle bakar; pantolununu giyer; terden ıslanmış sırtına gömleğini geçirir; fetihi dorukta bırakan, postmodern ruh fatihi, don juan sırıtışıyla, sigarasını tellendirir. ardında şaşkın ve kızgın bir dilber bırakarak şehvet gecelerinin asil mekanı otelden, gecenin karanlığına karışır..."
tayfun... o öylesine aşağılık bir adam ki, tam da zevkin doruklarındayken sevgiliyi terk ediyor. anın tadını onun beyin kıvrımlarında bırakırken kadına kademeli düşen bir orgazmı yaşama şansı vermiyor. yazarın çok güzel ifadesiyle "fetihi dorukta bırakan" bir tavır sergiliyor.
inanna salome'nin öykülerinde dikkatimi çeken bir detay var. onu takip edenler bilirler; öykülerinin kıyısında köşesinde de olsa ya deniz ya da bir denizci, basit de olsa öykü içi bir öykü ile mutlaka vardır. bu öyküsünde ise deniz ve kaptan figürü daha bir belirgin ortaya çıkmış sanki.
yazarın, macera ve polisiye öykülere yakınlığı biliniyor ve öyküye etkisine bakıldığında pek önemi olmayan planlı bir cinayet olayı yine var ancak, bu kez biraz farklı; bir aşk cinayeti.
doğrusu büyük keyif alarak okuduğum bir öykü oldu bu zira, bu tür öyküler fazlaca kaleme alınmıyorlar bu dergide. ancak, başa dönecek ve tekrarlamadan edemeyeceğim; o büyük buluşmaya dair güzel bir anlatım, hoş tasvirler eşleğinde bu öykü uçabilirmiş. onca hazırlıktan sonra, okuyucusunu insafsızca yüzüstü bırakan bir tavır var ki kabul edilesi değil.