bir çocuktan nasihat almak

entry1 galeri
    1.
  1. gün geçmiyorki insan yeni bir şey öğrenmesin...

    düşünen, sorgulayan, mantıklı varlıklarız bir yerde! fakat ben nezamandır yeni bir şey öğrenmiyordum; yeniliğe, düşünceye, ıvır zıvıra kapatmıştım kendimi.

    insanların bir önceki kuşaktan yahut birileri tarafından empoze edilmiş düşüncelerle kuşatıltığını gördükçe, aynı şeyleri farklı kelimelerle anlatmaya çalışıp modifiye ettiği düşüncelerin gölgesine sığınıp çevresindeki üç-beş kişiden ''aferin'' alma çabasını fark ettikçe bir konu üstüne fikir beyan etmenin veya o konu üstüne bana öğretilmiş doğrularla düşünmenin basit ve komik bir şey olduğu anladım. belki doğru bir yaklaşım olmayabilir ama mesela bir konu üstüne ateşli bir şekilde tartışıp tartışmada karşıdakini susturabilecek kadar bilgi birikimine ve düşünce kapasitesine sahip olduğumdan dolayı yaşadığım o orgazmik gurur; otobüste kulak misafiri olduğum bir tartışmada benimle aynı hissi taşıyıp aşağı yukarı aynı cümlelerle karşıdakini püskürtmeye çalışan birine tanık olunca o his 'kendine acıma duygusu' olarak karşıma çıkıyor. anlıyorum ki sadece kendini kabul ettirme çabası, üstünlük duygusuna hizmet etme ameleliği düşünmek yahut; ''düşündüğünü sanmak.''

    ''benim için özel'' dediğin veya ''bana has bir şey'' diyebildiğin ne varsa aslında yolda, otobüste, bir cafede karşına ''kendini karşıdakine kabul ettirme'' duygusu ile birilerine aktarıldığını gördükçe; kendi kendine 'demek bende bu hissi yaşamak için bu cümleleri kurmuşum.' diyorsunuz ve her şey gözünüzde birden basitleşiyor.

    yalnızlıkta benim için böyle bir konu...
    aslında evlenmek için her şey tamam. iş, askerlik, yaş vs. ama ben yalnız yaşayan, ev arkadaşına bile tahammülü olmayan biriyim. bu yüzden evlilik benim için bir türlü sıcak bakmadığım bir konu oldu, hatta ciddi anlamda korktuğum bir konu. arkadaşlarımın çoğu evlendi artık ve bu konuyla ilgili herkes düşünen, sorgulayan, bilinçli bireyler olarak fikir beyan ediyorlar. ama hepsi ''kendini kabul ettirme'' duygusu ile yapıyor bunu. ben cevap verdikçe dahada ateşli bir hal alıyor bu durum. o 'kendine münhasır düşünceleri' belirli başlıklar altında toplayabilirim. para biriktirirsin diyenler, evde yemeğin hazır olur; ütün yapılır diyenler gibi farklı başlıklar var. ama hiçbiri beni biriyle bir ömür geçirme düşüncesine yetmedi hatta daha da uzaklaştırdı diyebilirim. belki de onlar gibi olmaktan korkuyorumdur, kimbilir...

    bugün daha farklı bir deneyim yaşadım diyebilirim. hava almak için dışarı çıktığımda benimle aynı sitede oturan arkadaşımla karşılaştım, o da kızıyla gezintiye çıkmıştı. öyle ayaküstü konuştuk biraz, sonra 4-5 yaşlarındaki kızıyla muhabbet etmeye başladım. bakkaldan çikolata alalım mı diye sordum, evet alalım diye karşılık verdi. neyse babası zahmet etme desede babasını orda bırakıp bakkalın yolunu tuttuk. sonra farkettim ki cüzdanım yanımda değil. allahtan ev bakkalın yanında hemen. eve geldiğimde sen kapıda bekle ben geliyorum desemde benden önce girdi eve. etrafa baktı bir, inceledi. sonra dediki; evinde kimse yokmu? yok dedim. sonra döndü bana şu sözü söyledi: ''biz evlendik çok kişi olduk(babam annem evlendi de demiyor), önceleri yalnızdık insan evlenince kardeşleri oluyor; sende evlen sende çok kişi ol.'' bildiğin gözlerim doldu. evliliğin anlamını 4-5 yaşındaki bir çocuk kadar kimse güzel anlatamamıştı bana. yalnızlığımı öyle acı bir şekilde yüzüme vurdu ki sadece sustum ve kendini kabul ettirme kaygısından uzak bu saf düşüncenin benim aradığım şey olduğunun farkına vardım. evlilik gerçektende ''çok'' olmaktı, insanın kardeşlerinin olmasıydı. bir düşünürün dediği gibi; ''insan 5 yaşında olgunlaşır sonra çürümeye başlar.'' bu küçük kız bugün bana, beni derinden sarsan bir nasihat verdi. sabahtan beri bu konu üstüne düşünüyorum kız haklı, evlilik artık beni korkutmuyor. evlenip 'çok' olursam bu küçük kız sayesinde olacak.
    0 ...