sözlük yazarlarının karalamaları

entry23 galeri
    4.
  1. Gökyüzünün Gözyaşları

    Ayağımın ucundan yorganı bir şey çekiştiriyordu. Gözlerimi hafif aralamak istiyordum ama bu kadarına bile gücüm yoktu. En sonunda gözlerimi açtım ve görme umuduyla yorganın üstünden bakmaya yeltendim ama yorgana gömülmüşüm. Gelen muhtemelen annemdi ve dışarıda kalan ayaklarımı örtmüştü. Peki böylesine tatlı bir dokunuş uyanmama yeterli miydi? Penceremde yarı açık panjurun arasından odama sızmaya çalışıyordu güneş. Sanki bana bir şeyler söylüyordu. Bir anda yerimde doğrulup dışarı baktım, hava gayet güzel gözüküyordu. Kahvaltı yaparken güneş adeta beni dışarıya çağırıyordu. içimdeki dışarı çıkma arzusunu dizginleyemiyordum bir türlü. Bir kaç şey atıştırdıktan sonra dışarı çıktım.
    Güneşin bana yapacağı sürprizi beklyordum. Hafif bir rüzgar esiyordu. Hafta sonunun verdiği mutluluk olacak ki kimin yüzüne baksam gülümsemeyle karşılık alıyordum. Kimi sevgilisiyle buluşmuş, kimi çocuğunu-torununu parka oynasın diye getirmiş, kimi almış eline gazeteyi muhteşem bir hafta sonu hediye ediyor kendine... Yürüdükçe çocuk sesleri artıyor, etrafa anlamsız gülüşler sergiliyordum. Nereye gittiğimi, ne amaçla çıktığımı bir Allah biliyordu. Sanki beni bir şey çekiyordu gideceğim yere. Beklentim fazla olmalıydı herhalde, oysa olağan memleketimden insan manzaraları dışında bir şey yoktu etrafta.
    Etraf grileşmeye başladı. Heh işte şimdi! diyordum. iyice meraklandım. Yanımdan geçenler yağmurun yağacağını hissetmiş olmalılar ki iyice hızlandılar.Ben de ıslanmayayım diye eve dönüş kararı aldım. Başka sefere artık diyordum. Her zaman gittiğim yol yerine farklı yoldan gideyim dedim. Tam hızlanırken bardaktan boşanırcasına yağmur başladı. Sırılsıklam olacaktım. Güneşe de söyleniyordum içimden sürprizin bu muydu diye. Aslında kızmaya da hakkım yok. Tüm bu dünya döngüsü sevmek gibi değil mi zaten? Hava günlük güneşlikken onu seviyorsun da yağmur yağınca niye vazgeçiyorsun sevginden? Önemli olan güneşli havada değil fırtınadan sonra ayakta kalabilmek değil mi?
    Kendi kendime söylenirken mahalleye bayağı yaklaştım. Yağmur da etkisini azaltmıştı Etrafta kimse yoktu. ilerlerden bir delikanlıyı gördüm. Bir evin önünde ağacın altında oturuyordu. Bir şeyi bekliyor gibiydi. Telefona bakıyor, hop oturup hop kalkıyordu. Oturdu en sonunda ve bacak bacak üstüne attı. Rahat görünüyordu ancak içinde kopan fırtınalar onu sabırsızlandırıyordu. Birden yerinde doğruldu. Karşı sol çaprazından bir kız geliyordu. Ona yakın boylarda, kahverengi gözlüydü, kumraldı. Üstünde kırmızı polar, altında gri eşofman vardı. işte şimdi her yer olağanca griliğiyle bu ana şahitti. Delikanlı ayağa kalktı karşıya geçmek için. Önce sağına baktı, önünden geçen arabayı bekledi sonra umutsuz bir şekilde başını salladı. içinden ya rezil olacağız ya vezir diyordu. Kızın başı öndeydi. Karşı karşıya geldiler ve delikanlı birden kızın elini tutup kendine çekti. Öyle sıkı sarılıyordu ki bir daha bırakmayacağım dercesine... Sonra ellerini tuttu kızın, Gözlerinin içine baktı. Kızın gözlerinden yaşlar süzüldü hemen, gözlerinin etrafı kırmızıydı. Delikanlı öperek sildi kızın gözyaşlarını. Bir daha öptü ve bir daha, bir defa daha... Delikanlı sadece elleriyle değil gözleriyle de sarıyordu kızı. Gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Onun dünyası o'ydu çünkü derken delikanlıdan beklenen cümle geldi: Ben senin tek bir gözyaşın için kurban olurum! Kız sımsıkı sarıldı bu kez. Delikanlının sevgisiyle içini ısıttı. ikisininde gözleri parlıyordu. Belki de tüm bu olanlar yarın olacakların, güzel günlerin habercesiydi. Bu anın tek canlı şahidi bendim ve bunun sebebi de güneşti. Onları o şekilde görünce anladım gökyüzünün gözyaşlarının sevinçten olduğunu...
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük