hasret, gurbet ve acılar... yerinden yurdundan sürülmek, bilmediğin bir diyara gitmek, aşağılanmak, "pis turko" şeklinde hakaret duymak, pire'nin batakhanelerine meze olmak, akşam çerden çöpten kulübene dönerken döşüne bıçağı yemek... tüm bu hayatların var ettiklerinden süzülen bir hüzünlü müzik...
rebetler tam olarak yunan kültürü sayılmaz; daha ziyade anadolu-izmir ekolüdür. 1930larda damgasını vurmuş bu ekolden ilk akla gelen isimler rita abacı (abatzi), roza eskenazi, vasilis çiçanis, markos vamvarakis'dir. bunlar asıl çileyi eziyeti çeken rebet takımından olup bizzat kültürün içinden gelmiş şarkıcılardır. ilk nesilden sonra 2. nesil de devam etmiş fakat ne kadar da olsa, onların yaşadığını yaşamadıkları için ve rebetikoyu rebetiko yapan ortam artık olmadığı için müzik daha "sentetik" olagelmiştir (en azından öyle düşünüyorlarmış). misal loukas daralas amcanın mahdumu yorgos dalaras (soyadını bilerek dalaras yapmış eleman) da ikinci nesil ama artık nasıl içten söylüyorsa, çok harika icra-ı sanat ediyor.
bu arada rembetiko diyoruz ama yunanlılar bi garip, bizim "b" dediğimiz "beta" harfini, bizdeki "v" harfi şeklinde seslettikleri için (bkz: sesletmek) bizim bildiğimiz "b" harfi için harf kalmamış haliyle. "ülen" demişler, "biz de 'm' ile 'p' harfini bi araya getiririz aha da sana 'mp' olur" ('b' demek istiyorlar). "mp" olmuş mu sana "b". yani rembetiko'yu rebetiko okumak lazım gelir.
gariplik burada bitmiyor, "d" için delta diye bi harfleri de varken onu da "dze" diye seslettikleri için yine bizim bildiğimiz "d" için harf kalmamış. bunlar da napmış, gitmiş "n" ile "t"yi birleştirmişler, akıllılar ya. "nt" olan harfi bizim bildiğimiz "d" diye okur olmuşlar. misal yorgos dalaras'ın, dalaras'ını onlar "ntalaras" diye yazıyorlar bu yüzden.
özet: rebetiko dinleyin, dinletin. güzel olur. örnek olsun diye size yeni nesilden bi seçim yapalım, glykeria söylesin "palioparia"