son ana kadar katılmayı düşünmediğim ama katıldığım mitingtir. katılmayı düşünmüyordum çünkü, organize edenler içinde militaristlerin olması, işçi partisi gibi bir partinin de katılıyor olması gibi faktörler beni uzak tutuyordu. öte yandan, 14 nisan tandoğan mitingi'nde de olduğu gibi katılımcılarla organizatörlerin ayrı değerlendirilebileceğini, ayrıştırılabileceğini de düşünüyordum. asıl dert etmemiz gerekenin insanların yaşam tarzlarına, demokrasiye karşı cepheden gelen bir siyasi/toplumsal baskılama/dönüştürme hareketine karşı oluşması gereken tepkiyi organize işini organize etmesi gereken demokrat sol bir inisiyatifin çıkmayıp alanın bir takım militarist odaklara terk edilmesi olduğunun da bilincindeydim.
ayrıca bugün hrant dink icin yuzuncu gun bulusmasi vardı agos gazetesinin önünde. hem buluşmaya hem de mitinge katılmak fantastik olur diye düşünmüştüm. işte evde öylece takılırken telefonum çaldı. arayan ödp'li, siyaset bilimci, rum kökenli bir arkadaş. mitinge gidelim diye arıyor. kökenini ve siyasetini neden vurguluyorum? şundan dolayı vurguluyorum ki bir kısım solcu demokrat insanlarda bir algı var. "kemalistlerle siyasal islamcılar kapışıyorlar, biz onların kavgasında taraf olmayız, ikisi de küresel kapitalizm içinde vs" hatta örgütlü bir arkadaşım bana açıkça "oh ne güzel kemalist oligarşi yıkılıyor, bu tepkiler mitingler gücü kaybetme telaşlarını gösteriyor" minvalinde sevincini bile ifade etti.oysa ki bence mesele basit bir kemalist siyasal islamcı kavgası değil. laiklik sadece kemalizme has bir şey değil. türkiye de zaten tam anlamda laik bir devlet değil. ama göksel referanslarla dini siyasete alet ederek, sömürerek, yalan söyleyerek, takiyye yaparak devleti ele geçirip kendi hayat tarzını iknayla, ikna olmazsa dayatmala empoze etmek hedefinde olan bir yapı var. her şeyi, herkesi kullanabilen, konuştuklarında yalan söyleyen, sözlerinde durmayan takiyyeye riyakarlığa bulanmış bir yapı. toplumu dönüştürme projelerini her koşul ve şartta uygulamayı dinsel bir gereklilik belleyen bir yapı. bunlara karşı hangi görüşten olursa olsun istediği gibi yaşamak isteyen, hayat tarzlarından ödün vermeyen insanların da doğal olarak duyarlılıkları sözkonusu. işte bu duyarlılıkların ete kemiğe bürünmüş halidir bu mitingler. ödp'li, siyaset bilimci, rum kökenli bir arkadaş demiştim paragrafın başında. bilinçli ve ülkenin en iyi okullarından birinde eğitim almış bir insan. bu arkadaş ne militarist, ne bürokrat, ne de kemalist ama bir tehlike görüyor. bir tedirginlik var. işte arkadaşımın özelliklerini bunun için vurguladım. onun telefonu ile gitmeye karar verdim. önerim üzerine önce hrant dink icin yuzuncu gun bulusmasi'na gittik. orada hrant dink'in bu ülkenin toprağında gözü olduğunu söylediği (götürmek için değil içine girmek için) konuşmasının kaydını dinleyip duygulandık, ardından da eşi rakel dink'in cenaze töreninde yaptığı konuşmanın kaydını dinleyip bebekten katil yaratan karanlığa lanet ettik ve çağlayan'a yollandık.
mitingte halk vardı. kürsü beni ilgilendirmiyor. bir kısım akp payandalığını sindiren tatlısu solcuları inkar etse de sol görüşten, hem "hepimiz ermeniyiz" hem de ne takunya ne postal" diye bağırabilecek demokrat insanlar da vardı. dönüşte arkadaşımın bir arkadaşı ile buluşup taksim'e kadar beraber yürüdük. o da sip geleneğinden gelen bir tarafı kürt alevi bir arkadaş. öyle postal yalayıcısı olacak biri değil yani. zaten eski tkp yöneticilerinden avukat atilla coşkun'un da katılacağını ve herkesi çağırdığını öğrenmiş olmam da gitmek yönünde haftaiçinde yüreklendirmişti beni. http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=atilla+coskun evet ne postal ne takunya, ne genelkurmay muhtırası ne akp'nin sözde demokratçılık oyunu. çözüm postalda değil halkta.