türk köylüsünün gelişmesini istemeyen mandacılar yüzünden kapatılan enstitülerdir. unicef'in 20. yüzyılın eğitim projesi olarak seçtiği enstitülerdir. orada insanlara okuma yazma öğretilirdi. uyutulmamaları için. aldatılmamaları için. kendileri okusun kendileri anlasınlar diye. orada arıcılık, fidancılık, toprak işleme, marangozluk gibi her dalda eğitimler verilirdi. orada yabancı dil bile öğretilirdi. doğulu halkımız da eğitim görse idi yeterince, bugün ne pkk derdimiz olurdu ne irtica.
alıntı---
Köy Enstitüleri de, tıpkı imam hatipler gibi Türkiye'nin hiç bitmeyen tartışma konularından biri. Kapanmalarının üzerinden tam 60 yıl geçti. Ama hâlâ konuşuluyor. Çünkü Türkiye'yi karanlıktan kurtaracak çok önemli bir projeydi. Siyasetin kurbanı oldu.
Önceki hafta, Demirel'in konuk olduğu Genç Bakış'ta yine gündeme geldi. Demirel, çağını tamamladıkları için kapandıklarını öne sürdü. Ardından da gazetelerde bu yönde yazılar çıktı. Durum böyle olunca da Köy Enstitüleri'ne gönül verenler, fena halde kırıldılar ve ortak bir açıklama yaptılar.
Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği, Köy Enstitülerini Araştırma ve Eğitimi Geliştirme Derneği ve Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı 'nın ortak açıklaması şöyle:
Köy Enstitüleri'nde bilimsel eğitim ve sanat eğitimi, "öğrenci merkezli" ve "iş içinde
eğitim" yaklaşımıyla verilmiştir. Tümü "okul" değil, "kurum"dur, klasik anlamda bilgi veren değil, tüm somutluğuyla "yetişme" vardır. Bu yaklaşım, bilginin işe yarar olmasını sağlamıştır; çünkü bilginin işe yaraması köklü bir sosyoekonomik dönüşüm projesi için gereklidir. Köy Enstitüleri ile yapılmak istenen bu değişimdir ve bu proje "köy" ve "köylülük" kavramlarının içine sığdırılamayacak kadar geniş kapsamlıdır. Demokrasi eğitimi verilmiş, köylüye kendi gücü fark ettirmiştir. işte bu anlayışın topluma yaygınlaşacağı ve sosyoekonomik dönüşümü hızlandıracağı korkusudur aslında Köy Enstitüleri'ne saldırıların nedeni.
Bugün hâlâ ülkemizin bu yaklaşıma ihtiyacı vardır. Köy Enstitüleri'ne karşı olmak ise bu değişimi istemeyenleri işaret etmesi bakımından bir gösterge gibidir.
Yaşadığınız istanbul'a, büyük kentlere bakın, dörtte üçü gecekonduyla çevrilmiş, köylü kentler olan sürecin yaratılmasında unutulan/unutturulan/oyları alınan/ama yazgısıyla baş başa bırakılan köy-köylü gerçeği hâlâ vardır.
Köy Enstitüleri'ni kuranlar, Köy Enstitüleri'ni bitiren genç öğretmenlerin köylere gitmesini istediler. Amaçları on binlerce köy çocuğunun Cumhuriyet'in eşit bireyleri haline gelmesi ve daha da ötesiydi. Gelecekte bir bölge üniversitesi olması da düşünülmüş olan Hasaoğlan Yüksek Köy Enstitüsü de bu amaçla kurulmuş, aynı zamanda tıptan mühendisliğe, ziraate uzanan bilim-teknik alanında gençlerin çağdaş bir yaklaşımla yetişmesi planlanmıştır. Yüksek Köy Enstitüsü kurulurken, daha 1943'te Tonguç şunu söylemişti: "Üniversite -o günün üniversitesi- oturan bir kurumdur, hareketsiz bir kurum. Biz bu kurumla 21. yüzyıla hazırlanamayız." Kendini yenileyemeyen, üretici olamayan, öğrencisi yönetime katılamayan, teknolojik gelişmelere katkısı olamayan, işsiz mühendisler, hukukçular, iktisatçılar, ziraatçiler yetiştirmekte başarılı olan, ne yazık çoktandır öğretmen de yetiştiremeyen bugünkü tabloya bakarak bu sözlerin ne denli doğru olduğu görülür.
Köy Enstitüleri'nin gücü, "ulusal" oluşundan ve gerçeklerimizin zorlanmasından doğdu. Ulusal kültürün yaratılmasında, halkoyunları ve türkülerin ilk kez ve her gün okullara girmesinde, halk sanatının keşfedilmesinde Köy Enstitüleri öncü oldu. O yüzden Türkiye dışında-UNESCO çevrelerinde, dünya pedagoji literatüründe ve bugün aktif eğitime geçen üniversitelerimizde programı ve uygulayımı büyük hayranlık yaratıyor, yaratmaya devam ediyor. Birkaç yıl içinde 17.000'e yakın erkek öğretmen, kızların okutulması en zor evrede 1.500 kadar kadın öğretmen, 7.500 sağlık görevlisi, 8.756 eğitmenin yetişmesini kimse küçümseyemez. Köy Enstitüleri'ne ilk darbenin vurulduğu 1946 yılında, köylerimizde 13.635 okul, 25.626 eğitmen ve öğretmen, 1.395.034 öğrenci vardı? Bu süreç devam etseydi hâlâ okuma yazma sorunlarıyla uğraşmaz, eğitimde başarı sıralamalarında en alttaki ülkelerden biri olmazdık.
Özetin özeti: Bu tartışma daha çok su kaldırır...