yazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yaptığı ahmet altan'ın bulunduğu gazetedir. ayrıca milliyet gazetesinden de kürdiye yazısı yüzünden atılmıştır. işte o yazısı.
Kurdiye Cumhuriyeti ve Esitlik - Ahmet Altan -17 Nisan 1995
Mustafa Kemal, Selanik'te değil de Musul'da doğmuş bir Osmanlı paşası olsaydı, Kurtuluş Savaşı'nı Türklerle ve Kürtlerle gerçekleştirdikten sonra kurulmasına önayak olduğu cumhuriyetin adını "Kürdiye Cumhuriyeti" koysaydı, kendisi de meclis kararıyla "Atakürt" adını alsaydı...
Kürdiye Cumhuriyeti'nin bütün vatandaşlarına Kürt deneceği için hepimiz Kürt sayılsaydık, Taksim'e, Kadıköy'e, Kızılay'a, Kordon'a "Ne Mutlu Kürdüm Diyene" pankartları asılsaydı...
Kürdiye'de Türk olmadığı, herkesin aslında Kürt olduğu söylenseydi, kendilerini Türk sananların aslında "deniz kürdü" oldukları iddia edilseydi...
Kürtlerin yedibin yıllık bir tarihi bulunduğunu, Anadolu'nun esas sahiplerinin Kürtler olduğunu, Moğolların, Hunların, Etrükslerin aslında Kürtlerin atası sayıldığını, Osmanlı'da Kürt paşaların kahramanlıklarını derslerde okusaydık... Teoman, Cengiz, Atilla, Osman gibi adlar almamız yasaklansaydı. Berfin, Beruj, Nevruz gibi isimler almak zorunda kalsaydık...
Türkçe televizyon kurulması yasak edilseydi, bütün televizyon yayınları Kürtçe yapılsaydı...
Romanlarımızı, hikayelerimizi, şiirlerimizi Kürtçe yazmak zorunda kalsaydık, yalnızca kürt şarkıları dinleseydik, gazetelerimizi Kürtçe cıkarsaydık. ..
Okullarımızda yalnız Kürtce okutulsaydı ve Türkçe okutulması yasaklansaydı...
"Biz Türküz, bizim bir tarihimiz, bir dilimiz var" dendiğinde sorgusuz sualsiz hapislere atılsaydık...
Istanbul'da, Ankara'da, Izmir'de, Bursa'da polis süreklı olarak bizi izleseydi, özel timler bizim Kürdiye Cumhuriyeti'ni parçalamak isteyen ayrılıkçılar olmamızdan kuşkulanıp hepimize sürekli suçlu muamelesi yapsaydı, sırf Türk olduğumuz için hakaretlere uğrasaydık...
12 Eylül darbesinden sonra bütün batı bölgesindekiler hapishanelere doldurulsa, inanılmaz işkencelerden geçirilse, boğazlararına kadar çamurların içine battıkları hücrelere konsa, azgın köpeklerle bacakları parçalansaydı...
Evlerimiz basılsa, ayrılıkçı Türk teröristlere yardım ettiğimiz iddiasıyla apartmanlarımız yakılsa, evimizden bir eşya bile alamadan cıkarılıp, Diyarbakır'a, Hakkari'ye sürgüne gönderilerek, çadırlarda yaşamak zorunda bırakılsaydık...
Biz Türkler buna razı olur muyduk? "işte hepiniz Kürdiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı olarak birer Kürtsünüz, ayrıca Türklük diye niye tutturuyorsunuz, isterseniz başbakan bile olabilirsiniz" sözlerini bir hakkaniyet işareti olarak kabul eder miydik?
...Ve tarih Türk çizgisinden yürümüş. Bugün bizim "Türk" olarak kabul edemeyeceklerimizi Kürtlerin kabul etmesini ister misiniz? Bu yersiz istek sonunda patlamış, ülke önce teröre arkasından bir iç savaşa yuvarlanmış... ...
Biz Türkler, bir Kürdiye Cumhuriyeti'nde yaşasaydık ne isteyeceksek, bu isteklerin bugün(yarın....) Kürtler tarafından dile getirilmesidir demokrasi...
Kendimiz için isteyeceğimizi, bizimle eşit olduğunu kabul ettiğimiz insanlara vermemek için bu kadar kan dökmeye, ülkeyi çıkmaza sürüklemeye değer mi?
Değmez diyenler demokrasi istiyor işte"...
"Ahmet Altan"