--spoiler--
geçen starbucks'ta oturuyoruz, filtre kahvelerimize sıkıca yapışmış yudumlarken;
bir anda bir atlı girdi içeri, masaların arasından büyük bir dikkatle geçen at yanımıza gelince durdu. atın üzerindeki Salma Hayek, "ben padişahın muhasebecisiyim, sarayın içinde radara girmişsiniz, bu da cezanız" dedi ve elindeki ipad'i bizimkine doğru uzattı.
bu haberi duyduğuna çok üzülen sevgili admin, starbucks'ın kapısında bekleyen uşağına seslendi, yanımıza gelen uşağın eline küçük bir not sıkıştırdı "bunu tez obi van kenobi'ye telgraf çekin" dedi.
emri alan uşak büyük kararlılıkla ve güven verici bir bakış atarak başını yavaşça aşağıya doğru eğdi ve arkasını dönüp cebinden çıkardığı kumaş parçasını salladı, o anda kumaş büyük bir pteranodon'a dönüştü ve uşak üzerine atlayıp saniyeler içinde ksyboldu.
uşağın uzaklaştığını gören salma hayek aşağı doğru eğilerek vizite yüz dolar dedi, bizimki bunu duyunca sinirlendi ve cebinden çıkardığı isviçre çakısıyla atın kuyruğunu kesti. kesik yerinden fışkıran kanlar arka masada oturan jacques reverdi'nin yüzünü kana buladı.
ben, burada daha fazla duramayız artık dedim ve masaya 4 sikke bırakıp kalktık. sonra admin, düşünceli ve meraklı bakışla başını yavaşça bana döndürdü. içindeki o anlamsız merak nedendi acaba diye düşünürken. "hadi gidelim iki pes atalım" dedi. ben de bunun iyi bir fikir olduğunu söyledim ve nazgul'umu ıslıkla çağırdım.
nazgul'e atlayıp, Mullholland caddesindeki ps3 kafeye gittik.
--spoiler--
