başbakan'ın söylemediği söz. başbakan izmir için kullanılan deyim var demişti. gavur kelimesi malum ezki izmir lafı, o zaman kemalizm yoktu. insan sazan gibi de her lafa atlamaz ki, "gavurlukla" övünmek acaba laikliğin gereği mi?
neyse üstad engin ardıç'da bırakalım lafı da o anlatsın...
"birçok hamşo, bu çirkin deyimin izmir halkının laik olmasına duyulan gerici bir tepkiden kaynaklandığını, bunun şeriatçılar tarafından çıkarıldığını sanıyor... bu arkadaşların bazıları da türk basınını ele geçirmiş izmirli vatandaşlar kümesinden... eh, bunlara bakılırsa izmir pazar günkü mitingde gâvur olmadığını kanıtlamış. bir de tam tersine, şeriatçılara bir karşı tepki olarak 'eğer çağdaşlık gâvurluksa ben de gâvurum anasını satayım' diye efelenen basın efeleri var. hani bir çeşit ''hepimiz ermeni'yiz'' yaklaşımı...
hassasiyetlerini anlıyorum, cehaletlerini de. hiç şaşırmadım.
çünkü bu tartışma, türkiye'de kimseye doğru dürüst tarih öğretilmediği savının yaman bir kanıtıdır.
evladım, o lafın günümüzle ilgisi yoktur. hatta seksen sene evveliyle de ilgisi yoktur. cumhuriyetle, atatürk'le, devrimlerle, şununla bununla ilgisi yoktur.
o laf, 1922 yılı öncesini anlatır. yangın öncesini.
izmir yangınını kimin nasıl çıkardığını tartışmayacağım, sonra askeri istihbarattan işgüzar bir binbaşı çıkar beni kara listeye alır da genelkurmayın basın toplantılarına sokmaz alimallah... fakat çok tuhaf bir şekilde o yangında izmir'in rum ve ermeni mahalleleri kül oldu da müslüman ve yahudi mahallelerine tek kıvılcım bile düşmedi... kaçan yunan ordusu niçin kendi mahallesini yakmıştı da türk mahallesine dokunmamıştı, kendi kalesine gol atmayı mı seviyordu?
allah'ın işine bak, yunan ordusu 8 eylül günü gemilere binerek çekildi (bir kısmı urla ve çeşme tarafına kaçtı), biz izmir'e 9 eylül sabahı girdik, yangın 14 eylül'de çıktı... yunan ordusu, bir hafta önce boşalttığı şehri uzaktan kumandayla yakmıştı!
anadolu köylüsünün izmir'e imparatorluk döneminde taktığı o ad, işte o eski izmir'e attir.
çünkü izmir, istanbul'u saymazsak selanik ile birlikte imparatorluğun en önemli iki limanından biriydi ve de oralarda alafranga bir hayat yaşanırdı.
meyhaneleriyle, kahvehaneleriyle, tiyatrolarıyla, kulüpleriyle, müziğiyle, futboluyla, tenisiyle bu hayatı yaşayanlar da gerek oralarda yerleşmiş levantenler, yani artık osmanlı olmuş sayılan yabancılar, yani tatlı su frenkleri, gerekse o şehirlerin yerli gayrımüslim halkıydı, eski reaya yani...
adnan menderes'in o zamanlar altay takımında top koşturduğunu da bilir misiniz? bu türk takımıydı ama asıl izmir takımları göztepe, karşıyaka falan değil, iyon, apollon falan gibi birtakım rum takımlarıydı...
anadolu köylüsü izmir'i gavur diye aşağiliyordu, çünkü izmir şehrinin içindeki hiristiyan ve yahudi nüfus, müslüman nüfustan fazlaydi!
güney ege bölgesinin bütününde (eski aydın vilayetimiz) müslüman ahali çoğunluktaydı ama merkezdeki, izmir şehrinin içindeki durum bunun tam tersiydi.
yani, evet, deyim çirkin ama, bugün bildiğimiz izmir'le uzaktan yakından ilgisi olmayan o eski izmir'e bu açıdan gâvur denilebilirdi tabii!
acaba yunanistan niçin mersin'i, antalya'yı değil de izmir'i almak istemiştir, bunu hiç merak etmemiş miydiniz?
etmemiştiniz, çünkü türkiye'de eğitim demek, öğretilen yalanları papağan gibi yinelemek demektir, bizde eğitimin düşünme ve tartışma boyutu yoktur.
bu boyut olmadığı için de, yol kesen, soygun yapan, yani bildiğimiz eşkıya olan efe de milli kahraman yapılmamış mıdır? ince memed'i devrimci toprak reformcusu yaptığımız gibi...
evladım, biz bu izmir'in gâvurluğunu çok radikal bir şekilde ortadan kaldırdık, merak etmeyin. kimisini kestik, kimisini kaçırdık, kimisini de lausanne antlaşması'ndan sonra mübadeleyle gönderdik. izmir'de bir tek gâvur kalmadı. seksen beş yıldır yoktur.
dolayısıyla, bugün bazı şeriatçıların izmir'e gâvur demeleri yalnızca onların ahmaklığını kanıtlar.
sevgili izmirliler'in alınıp bozulmaları da gülünç olur.
tıpkı, chp ile dsp bir birleşse iktidar çantada keklik sananların içine düştükleri durum gibi yani!"