henüz liseye yeni başladığım günlerdi. hormonlarında verdiği etkiyle ailem ile aram açıktı. anne ve babamı ne derse aksini yapmak benim için daha iyiydi. dedim ya henüz liseye yeni başladığım dönemdi ve yeni bir sınıf yeni arkadaşlar, yeni erkek arkadaşlar* edinmiştim. okulun başlangıcından sonra sınıfın parmakla gösterilen kızlarından biriydim, çünkü bütün kızlarla kavga etmiş bütün erkeklerle de arkadaş olmuştum.* tenefüsler de bütün erkekler etrafıma toplanır ve bana dokunmak için binbir takla atarlardı. onlara her defasında tepki göstersemde aslında bu olay benimde çok hoşuma gidiyordu. bütün erkeklerin gözünde çabuk elde edilebilecek bir kız gibi gözüksem de çoğunun sadece hayallerinde kalmıştım. zira ben sınıfın kokmaz bulaşmaz çocuğu kamil den hoşlanmaya başlamışım. başlamışım diyorum çünkü bende işin çok sonradan farkına vardım. tenefüslerde herkes benimle muhabbet etmek, üst 4 düğmesi açık gömleğimin içinden henüz olgunlaşmamış göğüslerime bakmaya çabalarken o sınıfın ta öbürü ucunda bizi uzaktan izliyordu. onun bu masumiyeti beni gerçekten cezbetmişti * o andan itibaren derslerde ona bakıp dikkatini çekmeye çalışırken, o'da silgisini kalemle delmekle meşgul oluyordu bu hali o'nu inanılmaz tatlı yapıyordu. o gün karar vermiştim kamil'e ilan-ı aşk edecektim. nihayet son dersi bitiren zil de çalmıştı. kamil her zaman olduğu gibi yavaş ve şapşal haliyle defter ve kitaplarını topluyordu, o ağırdan aldıkça ben de yavaş hareketlerle toparlanıyordum. bütün erkekler kapıda beni beklerken ben kamil'i bekliyordum ve diğer erkeklere de nazikçe siz gidin ben bugün gecikeceğim diyerek onları kibarca kovdum. ve kamille sınıfta yapa yalnız kalmıştık ve sonunda kamil de durumun farkına varmıştı. bir an duraksayıp yüzüme baktı ve utandı, toparlanmasını artık bitirmiş olmalıydı ki çantasını sırtına geçirdi ve kapıya doğru yöneldi. onu durdurmam gerektiğini düşündüm ve seslendim.
-Kamil
+Ef, effendim
-biraz konuşalım mı?
+şey benim çok işim var sonra görüşsek?
-lütfeeen.
+peki.
sınıftaydık ve koridordaki sesler her geçen dakika azalıyordu bizse aynı sırada oturuyorduk. ama kamil diğer erkeklerin aksine bana değil dokunmak gözlerime bile bakamıyordu. bu şapşal tavırları beni daha da etkiliyordu. artık koridorda büyük sessizlik hakimdi. bense bu şapşal çocuğu nasıl öperim diye düşünürken kamil bir an bana doğru bakma gafletinde bulunmuştu. bu büyük hatasından yararlanmalıydım ve bir anda dudaklarına sıcacık bir öpücük kondurdum. kamil utancından başını çevirmeye kalksa da başını avuçlarımın arasına almıştım. adeta tecavüz ediyor gibi hissediyordum aslında bu benim de hoşuma gitmiyordu ama bunu yapmalıyım ve mutluyum diye geçirdim içimden. kamil çok utanıyordu dizlerinin titremesi sırayı sarsıyor, ellerinin titremesi de onu daha da şapşal yapıyordu. aradan 1 dakika geçmişti bense bu masum ve şapşpal adamın dudaklarında kendimi kaybediyordum. ve umarsızca öpüyordum. ve kamilde artık utangaçlığını atmış bana dokunmaya başlamıştı, ikimiz de birbirimiz istiyorduk ta'ki o ses duyulana kadar sınıflarda ve koridorda kimse kalmasın ikimizde irkilmiştik. ve bir anda kendimize geldik toparlanıp çıkarken kamil'in dudaklarına bir öpücük daha kondurdum ve sınıfı terk ettik. ertesi gün nasıl gelecek nasıl olacak diye düşünürken, akşam babam kendine göre müjdeli haberi vermişti.
+ kızım müjde tayinim muğlaya çıktı.
- hönk
+ ne oldu kızım sevinmedin mi?
- ya evet çok sevindim baba.
ve malesef hayatımın aşkını birdaha göremedim. ona bir elveda bile diyemeden o şehri terketmiştim.