öykünün, fantastik, masalsı ama bir o kadar da bize çok tanıdık çıkmazlara belki de en temel insanlık sorununa büyülü bir dokunuşla bilgece parmak basan yönünü, felsefik alt metnini çok beğendim.
tabii yazarımızın hayal gücü, günlük ve de doğa ruhları arasındaki özel diyalogları ustaca kullanışı, araya da bir tutam baharat gibi cinselliği ve aile özlemini koyması ile yakaladığı; serin ticknock ormanından okuyucuya ısınarak gelen; atmosfer başımızı döndürmekte.
batı ve doğu bekçiliğini anlatırken; ekvator çizgisini kastederek yaptığı kuzey ve güney ayrımını; tam algılayamadım en başta; o paragrafta bir karışıklık hissettim ta ki sonlara doğru güney'i kötü bekçilerin sahte dinlerle ele geçirdiğini algılayana dek.
şu cümlelere ve günümüze de bilgece selamlar gönderen felsefik durum tespitine bayıldım:
--spoiler--
bunca zaman doğu ve batı olarak birbirimizi sadece bildik ama tanımadık. Ortak olmalıyız sizin ve bizim bekçilikten ayrılan hain bekçiler bile birleşmeyi düşünürken bizim ortak olmamamız aptalca değil mi?
--spoiler--
güney ve kuzey bence iki anlamda da kullanılmış; hem bağnazlıktan uzak kuzey olarak hem de kuzey ve güney yarımküre olarak düşünürsek zıt anlamda; tüm dünyaya hükmeden kuzey...
--spoiler--
iki temsilde kendi yerinde pineklediği için güney'de canımıza okuyan yapay dinlerin oluşmasına engel olamadık ve şuan tüm çabamız dünyayı saf haline getirmek ve arındırmak. Aynı düşünceyi paylaşıyoruz. Ama ayrı hareket ediyoruz.
--spoiler--
ve tabii ki egzotik çiftin gelecek maceralarını hem merak etmekteyiz hem de içimizden, hem onlar hem kendimiz için güzel yaşantılar dilemekteyiz; belki de öyle bir zaman gelir ki bekçiye gerek kalmadan doğa ruhları tüm insanların bilinçaltını güzelleştirir ve kızılderili bilgeliğinde yaşanılası bir dünya mümkün olur... heyecanla beklemedeyiz...
yemyeşil ormanlar üstünden okyanuslara doğru sonsuz uçuşa geçen ilham perisi; hayatın temeli olan su gibi hem hayat hem de güzellik kaynağı olarak ruya avcısının tüm ruhunu kanatlandırmaya ve bizi de büyülemeye devam etsin...