yağmurun ilk damlası kadar saf, toprak kokusu kadar derinden, ilaç kokusu kadar hastalıklı bir şey.
hıçkıra hıçkıra ağlamak istemek...
çocukluğa olan özlem, bir daha o yılların gelmeyecek olması. buna ağlamak isterdim mesela.
hababam sınıfında oynayanların birer birer ölmesi, hababam sınıfının gerçekte olmamasına rağmen bilinçaltımı bu kadar etkilemesi.
en yakın arkadaşımın ölen babasına ağlamak istiyorum. babasını tanımam etmem aslında. en yakın arkadaşımın babası olduğu için ağlamak isterdim, ama beceremiyorum..
gözümden bile sakındığım, elini tutmaya gözüne bakmaya kıyamadığım varlıktan haber alamamak. buna çok güzel ağlanırdı mesela.
olmuyor, yapamıyorum..
ali ataydan eksik bir şey mi var parçasını dinliyorum. düşünüyorum, bende ne eksin lan diyorum.
bulamıyorum...
tek bildiğim, tek becerebildiğim bir şey var: hıçkıra hıçkıra ağlamak istemek. hoş onu bile beceremiyorum ben.
az önce gözümden bir iki damla yaş geldi, sonra farkettim ki esnediğim için gelmiş o yaşlar...