en güzelini yapmıştı yine, gidip ota konmuştu. yanlış ota konmuştu ama bu kez, onu zehirleyecek, öldürecek olana. bu kez son olacaktı farkındaydı. ona yasak olana, haram olana gitmenin bedeli ağırdı farkındaydı. sadece bir umuttu işte. laf dinletemedik, etmegönüleylemegönül fayda etmedi. gitti ve ona kondu.
çok farklıydı çünkü herkesten. başka bir duruşu, başka bir güzelliği, bambaşka bir kokusu vardı. içinin güzelliği aksetmişti sanki dışına. cezbediyordu, sevdiriyordu kendini. yapma dememek fayda etmiyordu. gönül gitmek istiyordu, ondan başkası olmaz diyordu. kapılmıştı bir kere amk, ne yapasın ki? boşuna dememişlerdi, gönülferman dinlemez diye. içine ettiğim beynimi bile takmıyordu, gidiyordu ona doğru. bırak öldürsün beni, bırak yok etsin, ben onu istiyorum.
karşı gelemedi ne beyin ne vücut. kaptırmış gidiyordu gönül kendini. evet, ota konmuştun ama yanlıştı be gönül. vazgeçiremezdik artık, gönül istedi mi bitmişti artık her şey. en acılı ölüm olacaktı bu. acı çektirerek, süründürerek. bu da öyleydi kolay kolay ölmeyecekti. önce beyni gitti, mantıklı düşünemedi. sonra eli ayağı uyuştu, kalkıp gidemedi. sonra dili tutuldu, soramadı neden? her şey tek tek iflas etmeye devam etti. acılar katlanırken, son darbeyi bekledi kalp. ona vursa bitecekti bu acı. ya öldürecek ya yeniden hayat verecekti. ve en son bitirici hamle gelmişti, her şeyi bitiren. kalpte gitmişti. her şeyin bittiği andı artık.
artık ne kalbin sevmeye, ne beynin aşkı düşünmeye, ne dilin aşık oldum demeye, ne bedenin seni aşka götürüyorum demeye cesarat edemezdi. ölmüştü aşk.