birbirimize hem çok yakın hem de bi o kadarda uzak olduğumuz adam.
sırtımız gibi.
aynı evde iki yabancı.
babasının suratına nefretle bakan bi evlat, evladının suratına bile bakmayan bi baba.
küçücük kız çocuğunun sırtına,
sopayla vurabilen bi baba.
sırtının kabarmasına neden olan, saatlerce ağlamasına sebebiyet veren bi baba.
o kadar istememe rağmen bisiklet almayan, aynı hafta abime bisiklet alan bi baba.
evet çok kötü davranmadın bana belki.
ama benden nefret ettiğini adımı söylerken bile anlayabiliyorum.
varlığımın, varlığımızın seni ne kadar huzursuz ettiğini biz yanına geldiğimizde televizyonu kapatmandan anlıyorum.
yanında durup da izlemeyelim diye kapatıyosun ya o televizyonu, her seferinde daha çok nefret ettiriyosun kendinden.
sevmiyorum seni.
sırf senin paranla başarmış olmamak için çalışmaya başlıcam. merak etme.
benim sayemde okuyosunuz diye sevinemiceksin.
2 sene sonra yüzünü bile görmicem.
hoş istesem şimdi de göremezsin ya, annemin hatrına işte.