son dönemlerde öğretmenlerin, doktorların ve son olarak da thy çalışanlarının yaptığı eylemlerden sonra gözlemlediğim ve türk halkının ezilenin, zam isteyenin, çalışma şartları kötü olanların yanında olmaması durumudur.
türk insanının ne kadar haset ne kadar bencil olduğunun bir göstergesidir bütün bu olanlar. öyle boş boş "biz çok asil bir milletiz, bizim gibisi dünyada yok. alın bakın avrupaya bizim gibi olamazlar. insanlıkları yok." gibi laflar etmekle olmuyor bu işler efendi.
bu ülkede benim maaşımdan kesip seninkine eklemezler. bunu sakın aklından çıkarma. ama sen böyle inek gibi 1000 lira maaşa tamam dersen, en ufak bir tehditte hemen tırsarsan, vur kafasına al ekmeğini insanlarından olursan ya da hakkını arayanları da kıskanıp onlara köstek olmaya çalışırsan mal gibi yaşar mal gibi ölürsün arkadaşım.
vay efendim "thy çalışanları 5000 lira mayış alıyorlar, onların grev yapmaya hakkı yok." ulan inek oğlu inek zaten o adam hakkını aradığı için o maaşı alıyor. senin gibi tırsık tırsık dolaşıp 1000 lira maaşa tamam demediği için, alın terinin karşılığını istediği için. millet vekilleri 4 sene sonra emekli olup 5000lira maaş alırken neden ben yıllarca çalışıp hakkım olanı alamayayım diye soruyor kendi kendine. beynini kullanıyor.
edit: iş bu entry çoğunluk için yapılan genellemelerden bir tanesidir.
daha önceki bi entry'de de eklediğim iki şeyi ekleyip bitirmek istiyorum.
dünyanın sonu gelmiş, herkes cennete ve cehenneme doluşmuş. cehenneme en son gelenlerden biri zebanilerin arasında hücresine götürülürken, yol boyunca grup grup kazanlar görmüş. hepsinin başlarında da ellerinde gürzleriyle birer zebani, fokur fokur kaynayan kazanların içinden dışarı çıkmaya çalışanların kafasına kuvvetlice vurarak, onları yeniden kazanın içine atmaktaymış... dayanamayıp sormuş yeni gelen:
-yahu, nedir bu kazanlar böyle sıra sıra? niçin zebaniler bir de gürzlerle habire vuruyorlar başlarında bekleyip?
yanındaki zebanilerden biri cevaplamış:
-dünyadaki günahkar kişileri ülkelerine göre gruplandırarak bu dev kazanlara attık, cezalarını çekiyorlar. kaçmaya kalkışan olursa da görevli zebaniler ellerindeki gürzlerle onları yeniden kazana geri gönderiyorlar.
-hımmm... anladım demiş yeni gelen.
bir süre yürüdükten sonra yine dev bir kazanın yanından geçmişler. ama bu sefer bu kazanın içi insan dolu olduğu halde, başında tek bir zebani dahi yokmuş.
-e, peki bu kazanın içi tıkabasa dolu olmasına rağmen, başında neden zebaniler beklemiyor?
yanındaki zebani gülmüş:
-onların başına nöbetçi zebani dikmemize gerek yok. çünkü kazanın içine doldurulanlar türklerden oluşuyor. şayet kaçmaya kalkarak kazana tırmanmaya çalışan birini görürlerse, kendileri kazanın dibinden bunun paçasını tutarak derhal aşağıya çekiyorlar. hiç kimse yukarı yükselemiyor. biz de bu yüzden başlarına zebani dikmeye gerek görmedik demiş..."