bazen er kişi kendisini anlayıp sevebilecek bir kadını bulduğunu düşünür. o kadar inanır ki buna; tüm dünya vızgelir.
ama aslında asla bulunamayacağını çok geç farkeder. sonra da böyle biri olmadığına inanır.
"aramıycam lan zaten yok öyle biri" diye düşünür.
taa ki içini ısıtan bir gülümsemeyle karşılaşıncaya kadar, o gülümsemeyi gördüğü an ilk başta şaşırır, "lan" der "kesin anlaşamayız bununla, hem ne anlaşacağız ki, neyi, nasıl, neden" diye düşünür.
derken konuşulur. bakar ki, gayet anlaşılabiliyor, hatta öyle ki hep kafasında canladırdığı kadın tipinin fazlası var, yani bir bakıma hayallerinin modifiye edilmiş şekli...
sonra er kişi düşünür, hayat tuhaf, tanrı şakacı, kader adi ve felek tabi ki kahpe. iş bu sebeplerden ötürü mevzu bahis er kişi o kadının hayatının erkeği olmayabilir. ama yine de er kişi bu kadına dayanamaz, uğrunda köpek olmaya hazırdır.
sonra der ki bir gün "prensesim olur musun?".
hayatının kadını prensesi olacağını söyler, o anda er kişi truva savaşının neden bir kadın yüzünden çıktığını anlayıverir...
bu arada hayatımın kadını, tanımlanması pek mümkün olmayan ama görünce "işte o" dedirten kadındır.
"valla anladıydım, onun o olduğu!" derseniz, o odur