"sanatçı gerilla" olarak da bilinen banksy, yaptığı eylemlerle dudak uçuklatmış, ulan ibne nerden aklına geldi dedirtmiştir: dünyadaki bir çok önemli müzeye girmiş(brooklyn müzesi, metropolitan sanat müzesi), kah eserlerin yerini değiştirmiş, kah eserleri kaldırıp kendi yaptığı grafiti denemelerini koymuş; kimi zaman da sadece denemelerini ordaki eserlerin yanına asıvermiştir. işin asıl ilginç yanı ise bırakın oraya gelen ziyaretçilerin, görevlilerin bile farketmemiş olması ve ancak bir kaç gün sonra görülmesi sanat adına, sanatsal algı adına üzücü olmasının yanında ne yazık ki "allah belanızı versin" tüncesiyle kahkaha kopartacak cinstendir.
elbette banksy nin eylemleri tamamen politiktir ama bana göre onun bu politik tavrının yanında lacancı ve pontyci algı kavramları bağlamında da incelenmesi gerektiğini düşünüyorum. uzunca anlatmadan sadece şunları demek istiyorum: jacques lacan nesnenin gerçekliğini ancak "yamuk bakmak" la ortaya çıkabileceğinin altını çiziyordu. dolayısıyla sadece banksy nin grafitilerinin değil aynı zamanda müzelerde sergilenen eserlerin ne kadar yamuk bakıldığının da incelenmesi gerekir...
öte yandan "maurice merleau ponty", algı kavramı bağlamında nesne ile özne arasında bir etkileşimin olduğunu söylüyordu: özne neseyi kendine göre konumlandırırken aynı tutum nesne için de geçerlidir diyor. yani nesne de özneyi kendine göre konumlandırıyor, nesne de özneyi algılıyor.. bu açıdan banksy nin eserleri birkaç gün bile olsa gelen ziyaretçileri, görevlileri kendine göre konumlandırmış..
bu konu için bakınız:
"yamuk bakmak, populer kültürden lacan psikanalizine giriş" zizek, metis yay.
"algilanan dünya" ve "göz ve tin" maurice merleau ponty, metis yay.