izlenebilirliği olan film. işin içine sadece deniz kuvvetlerini katarak uzaylı meselesine baktığımızda böyle bir şey ortaya çıkardı zaten. gel gelelim bilmem kaç ışık yılı uzaktan dünyamıza pat diye gelmeyi başarabilen uzaylıları artık müze olmuş bir gemiyle madara etme olayı biraz abartılı dursa da "tanrı amerika'yı korusu dostum" demek gerekiyor. hele de müze gemide höt diye karşımıza çıkan kıçlarının kılları ağarmış amcaların olduğu sahne ise oldukça duyguluydu, ağlayacağıdım az kalsın. neyse ki duygularıma hakim olabilip kendimi tutabildim. aynı gemiye çapayla drift çektirmek ve bütün topları ateşlerken ortaya çıkan görüntü güzeldi, hakkını verelim. hasbro, transformers'dan sonra böyle bir işe kalktıysa, gerisi gelir bence. hepsini geçtim, koskoca deniz kuvvetleri komutanını hepi topu yarım saat göremedik, ona yanarım. adam hasbelkader o koruma kalkanının dışında kalmasaydı, o uzaylı bozuntularını on dakikada şamar oğlanına çevirir, denize dökerdi hepsini. bir de sarışın matt damon vardı filmde, o da ayrı ilginç bir noktaydı. uzaylıların kendi gezegenlerine mesaj göndermek için giriştikleri çaba, transformers dark of the moon'u hatırlatırken uzaylıyı yumruklama fantazisine hollywood'da bir yönetmenin daha yakalanmış olduğunu görmek şaşırtmadı doğrusu. hatırlayacaksınız, independence day'de da will smith abimiz, uzaylıyı tek yumrukta bayıltıp onu komuta merkezine getiriyordu.
madem bu kadar eleştirecektin, ne diye gittin diyecek olursanız da cevap vereyim: itü sözlük'ten kazandığım sinema biletini kullandım. bileti başka bir film için kullanıp da bu filmin torrent'a düşmesini bekleseymişim, daha iyi olurmuş hani.