kahramanları; marjinal kişilik özelliklerine sahip hatta, ruh sağlığı açısından hasta olarak nitelendirilebilecek ve bunun bir gereği olarak sürprizlere açık olan öyküler; okuyucuyu kendilerine güçlü bağlarla bağlarlar. hele ki o öykülerde sadist ya da mazoşist eylem veya değinmelere yer veriliyor ise okuyucu, sadece beyin olarak değil vücudunda gerçekleşen hormonal değişimler nedeniyle metabolizma olarak da etkilenir.
"...benim asıl kazancım tüm bu iki aydan; beni aldatan sünepe kocamın tipindeki senin gibi nazeninleri parmağımda oynatmanın zevkini tadmak, inceden sizinle alay etmek, ve geceleri çok istediğiniz gibi sırtınızı marquis de sade'dan ve sünepe kocamdan aldığım hırs ve nefretle, tüm gücümle kırbaçlamak..."
çok etkileyici bir öykü bu. yalnızca konusu itibarı ile de değil üstelik. inanna salome öykülerindeki şaşırtıcı olay kurgulamaları tekniğini içselleştirmiş görünüyor ki bunu, sanırım bundan sonra da görmeye devam edeceğiz.
her haliyle ben roman yazmak istiyorum diye haykıran bir yazar var karşımızda. kendisine verilen ve normal beden ölçüsünden en az iki beden küçük bir elbiseye sığabilmek için uğraşıp-didiniyor. anlatacak o kadar çok şeyi var ki zihninde; hikayenin dar kalıpları onları almakta zorlanıyor.
özellikle ilk bölümde, okuyucu henüz konuya da tam adapte olamamışken, öykünün kadın kahramanı alya'nın söyleminin haddinden fazla uzaması, bunun en belirgin örneği.
yani düşünün, geveze bir kadın ve ağzı çok iyi laf yapıyor. yazar, her ne kadar tüm hünerini gösterip birikimleri sayesinde oluşturduğu anlamlı ve akıcı cümlelerle okuyucunun tahammül gücünü artırmış da olsa yine sınırları zorluyor. hele ki okuyucu erkek ise iş daha da zor. eski kocaya, hemen her konuda o denli ağır eleştiriler yöneltilmiş ki öyküyü okumakta olan bir erkek okuyucunun; benzer yaşanmışlıkları ile bir anda eleştirinin muhatabı durumuna düşmesi işten bile değil.
"...o yaşıma kadar en pahalı parfümleri eşime almış olan ben, bile kezzapın deriye değdiği andan itibaren burnuma ılgıt ılgıt gelen o yanmış et kokusunun güzelliğini hiçbir şey de* bulamadım..."
'ılgıt ılgıt' yani 'okşarcasına' anlamını betimleyen bu deyimin hunharca eylemlere alet edilmesini içim kaldırmadı doğrusu. psikolojik rahatsızları olan bir kişi için kezzapla yakılmış et kokusunun haz verici bir yanı da olabilir kuşkusuz ancak, şahsi kanaatim bunun farklı bir şekilde, misal; 'buram buram' gibi ifade edilebilmesi de mümkündü. yanlış değil elbet fakat yakışıksız geldi bana. okşarcasına olan her şeyin güzel olması gerektiği önyargımdan belki de bu, kim bilir.
teknik olarak, şu da olsaydı iyi olurdu denilebilecek fazlaca bir şey bırakmamış. olanlar ise kadı kızında* da bulunur cinsten. bu öykünün gerek teknik ve gerekse sanatsal olarak on tam puan üzerinden rahatlıkla dokuz alacağını söyleyebilirim.
- içtenlikle tebrik ediyorum inanna salome gerçekten çok iyi bir iş çıkarmışsın.