nefret edilen ilkokul öğretmeni

entry16 galeri
    12.
  1. 5 sene boyunca yaşattığı travma için, bu yaşa gelmeme rağmen hala konu açılınca haksızlıklarını hatırladıkça, sesimi titreten gözlerimin dolmasına neden olan, özgüven eksikliğimi ve sosyal fobimi yıllarca üstüne gitmeme rağmen zorlukla kırmama neden olan insan. Aklımın almadığı bu kişi bir öğretmendir, annedir, en önemlisi insandır. Küçüçük o kalplerde yarattığı kırıklıklar için kendisini affetmeyeceğim.

    Daha o yıllarda sınıf içinde benim kategorilendirdiğim 4 sınıf vardı. Maddi durumu düşük olanlar (en çok ezilenler), orta halli ve ailesi arayıp sormayanlar, orta halli ve ailesi arayıp soranlar, ailesi bilinçli olan üst düzey yada zengin öğrenciler (dokunulmazlar). Bir de öğretmenin çevresinde olup, her dediğini onaylayan, yağ çeken birkaç kişi vardı, onları saymıyorum. Daha o yıllarda bunları gözlemleyip fark etmemi sağlamıştır. Ben orta halli ve ailesi arayıp sormayanlardandım, inanılmaz sessiz olmama rağmen, yediğim dayağın sayısını hatırlamıyorum. Maddi durumu kötü olanlar ise daha beter dayak yerlerdi, onları kazanmak adına bir şey yapılmazdı, bu adaletsizliği gördükçe içim o yıllarda cız ederdi, üzülürdüm. Şimdiki nesil bu yazdıklarımı okuyunca anlamayacak, belki bu kadar da olmaz diyecek, ama böyle bir nesildik işte 80 öncesi. Anaokuluna hiç gitmemiş, ilk defa öğretmen gören, zihninde başka bir öğretmen tasviri olmadığı için, herkesi böyle zanneden ve bir yaşa kadar da anlamlandıramayan.

    “Bu sınıfta olan, bu sınıfta kalacak, hele bir duyayım” diye sağlam tehdit eden, korktuğum için anneme bile 3. sınıfa kadar başıma gelenleri anlatamadığım,

    Aslında ingilizce branşını seçeceğini ama az bir puan farkıyla kaçırdığını, istemeyerek sınıf öğretmeni olduğunu defalarca vurgulayan,

    “Altın Bilgi” adı verilen koca bir ansiklopediyi ve o ders gününe ait tüm kitapları çantalarımızda taşımamız için bizi zorlayan, unutunca sıra dayağı atan,

    Öğretmenler gününde kuyruk oluşturup herkesin hediyelerini teker teker açan; ruj, güzellik malzemesi vs istemediğini belirten, parası olmayıp alamayanları ve o sıraya giremeyenleri rencide eden,

    5. sınıfta vedalaşırken okul aile birliğinin herkesten para toplaması sonrasında altın bileklik ve ucundaki küçük altını beğenmeyip, “filanca öğretmenin öğrencileri televizyon almış” diyebilen…

    Gelelim kendi hatırladığım özel anılarıma:

    Daha 1. sınıfta kırmızı kalemimi vermediğim için beni şikayet eden arkadaşımın sözleri üzerine, bunun yanlışlığını güzel bir yaklaşımla anlatmak yerine herkesin önünde beni paylayan, aşağılayan,

    Yine 1. sınıfta, küçük a harfini yaparken saat yönünde çevrilmesi gerektiğini söyleyen ve bunun tam tersini yapan solak bir çocuk görünce, beni tahtaya kaldıran, bir 5 kez yaptıktan sonra benim de çocukla aynı yönde yapmam üzerine salak diye aşağılayıp, birde üstüne döven,

    ilkokuldaki kollarda beni temizlik koluna seçen, teneffüs aralarında kooperatif zeminindeki simit susamlarını süpürten,

    ilkokul 2. sınıfta bana yaşattığı stres nedeniyle saçlarımın tutam tutam dökülmesine neden olan,

    3. sınıfa kadar sınıfın en tembellerini yanıma oturtan, bunlardan birkaçıyla sorunlar yaşamama rağmen, tekrar yan yana getirten. Diğer çocuklar beden dersi yapıp, koşup oynarken, önümde hece kitabı, yanımda 3. sınıfa gelmesine rağmen hecelemeyi bilmeyen bir öğrenci ile tekrar yaptırtan, koşup zıplayan öğrencilere yutkunarak bakmama neden olan,

    Burnum kanadığım zaman yüzüme tiksinerek bakan,

    Sürekli en arka sırada oturmamı sağlayan. Diğer uzun arkadaşları ara sıra önde oturmalarını sağlayan, beni hiçbir zaman görmeyen ve hatırlamayan,

    23 Nisanda şiir ezberlememizi isteyen, en arkada oturmama rağmen ağzımı kıpırtdattığımı görüp şaşırdığını söyleyen profesör çocuğu (dokunulmazlar) öğrencinin şikayeti üzerine “zaten senin dilin çok uzadı” diyip, herkesin içinde azarlayan, okuldan eve kadar ağlamama neden olan, arkadaşlarımın üzülme diye teselli etmesine sebep olan,

    62 den tavşan yapıp gözü kapalı öğrencinin kuyruğunu çizmeye çalıştığı bir oyun oynatan, bir 20 öğrenci kalktıktan sonra, beni de oynamak için seçtiğini sandığım ve “öğretmen beni sevmiyo ama yoksa seviyo mu” diye çocukça bir düşünce sonrasında, “ al bundan sonra arkadaşlarının gözünü sen bağla” deyip, gözlerimin dolmasına, boğazımın düğümlenmesine neden olan,

    Müfettişin okulu ziyaretinden sonra, benim en az bir 4 kez söz almama rağmen, en ufak bir söz alanı hatırlayan ve teker teker teşekkür eden ancak beni sürekli unutan,

    Okul aile birliğinin sattığı biletleri sen hiç almadın diye zorla aldırtan,

    Evet aradan 25 yıl geçti ve bunlar şu an hatırlayabildiklerim. Daha bir dolu anı var.

    Yıllar sonra komşumuzu gördüğünde benim için “ o problemli bir öğrenciydi zaten” demiş, komşumuz da beni savunup çok başarılı olduğumu söyleyince “ kimin öğrencisi” demiş kendisi. Tek problemim fazla sessizliğim, ürkekliğimdi herhalde. Ama madem problemliydim a hocam, problemli bir öğrenciye böyle mi yaklaşılırdı.

    Tüm bunları niye mi yazdım. Benim nacizane öğüdüm, yaşadıklarımdan çıkardığım bir ders olarak, anne-baba olarak çocuğunuzu duygu durumunu sıkı takip edin, öğretmeni ile sürekli iletişimde olun ve varlığınızı hissettirin.
    0 ...