sözlük yazarlarının otobiyografileri

entry462 galeri
    361.
  1. 1992'nin 26 haziranı; sabah 05:50 civarında okmeydanı devlet hastanesinde ilk nefesimi alıp vermişim.

    1993'ün 3 ocağında ilk dişimi çıkarmışım. (anne kayıtları)

    1994'de annesi babası calısan cocuk olarak teyzemin öğretmen oldugu kreşe zorunlu olarak gidip gelmeye baslamısım.

    1995'in martında annemden önce evin kapısına varıcam diye koşarken düşüp kafamı gözümü yarıp hemen hemen 1 hafta hastanede yatmışım. ve o günden sonra ev dışına cıkmamak için ağlamaya baslamısım hep.

    1996'nın 9 ocağında beni pambık prenses'im diye seven pamuk dedemi kaybettim. ölümün ne oldugunu o zamanlar bilmez, bi gün gelir umuduyla ara sıra pencerede beklerdim, en cok da düşlerimde.

    1997 senesinde annem işten cıktı, çünkü kreşte insanlarla geçinemiyor huysuzluk yapıyormusum, babaannem bana bakıyordu, tam bir işkence. yemek yemeyince tuvalete kitlerdi beni psikopat. ama allahı var hiç vurmamıstır yüzüme gözüme.

    1998'in mart ayında babam işten çıkarıldı ve maddi durumumuz aşırı şekilde bozuldu. bir arkadasına kefilmiş, eleman kazığı götüne götüne sokmuş, ihanetle suclanmıs babacığım ve tazminatsız yollanmıs. ekmek bulamayıp pasta yemeye basladıgımız ve etilerdeki şirin evimizden ayrılmak zorunda kalışımız bu zamana tekabül eder.

    1998'in temmuz ayında bu yaşa gelene dek nerdeyse hiç bilmediğim anadolu yakasına kirayı ödeyemememizden mütevellit dedemin anneme verdiği eve taşındık. eski evimiz ve çevresinde kendime kurduğum/yarattığım o güzel, küçük dünya yok olmuştu. bahcede koşarken ara sıra kaktüsün üstüne düşüp annemin diz kapaklarımdan onları cımbızla cektigi günleri bile özler olmuştum.

    1998'in eylül ayında yası gelen her velet gibi bende okul yollarına düştüm. arayıp tarayıp bölgenin pilot okulunu bulmustu annem. güzel okuldu, dostlarım hala canımdır.

    1999'un şubatında babam tekrar iş buldu ve kalemtraşıma kadar alan amcama 1-2 ay içerisinde tüm borçlarımızı ödedik ve rahat bir nefes almaya basladık.

    1999'un 17 mayısın da o büyük depreme annemin arkadasının yanında şile de gece gece denize girme manyaklığımızı yaparken yakalandık. böyle bir korku hatırlamıyorum. o zamanlar abin18 telefonlar vardı ve cekmemişti babamla konusmak için deli gibi ağladığımı hatırlıyorum. neyse ki dedemin armağanı apartmandaki evimizde bi saksı bile düşmemiş, sağlam yaptırmış dedem allah rahmet etsin.

    2000 yılının 11 eylülünde hayatıma küçük sevgilim girdi. kardeşim! doğduğu gün ona çok kızmıştım, çünkü okulun ilk günüydü ve servis kaydım bile yapılmamıstı annemin okul bahcesinde suyu gelmişti ve ben mal gibi bahcenin ortasında kalmıstım. hiç sevmediğim bir çocugun annesi alıp beni onların evine götürmüş sonra ben babamın numarasını söylemiştim de babam gelip beni almıştı, sonra gidip o yumuk yumuk elleri görmüştüm. 8 yasındaydım ve o daha 15 dakikalıktı. çok ilginçti, içimi kıpır kıpır ettiren.

    2001 senesinde ani bir kalp kriziyle babamı hastaneye kaldırdık. çok korkmuştum, kardeşimin doğumu ne kadar içimi titrettiyse mutluluktan bu da o kadar titretiyordu beni korkudan.

    2002 senesinde sınıf arkadasım alicandan evlilik teklifi aldım. düşüneceğimi söylemiştim. ama hiç düşünmedim. hep burnu sümüklü olurdu ve ondan nefret ederdim, 1 ay sonra babasının tayini çıktı ve ankaraya tasındılar.

    2003 senesinde babamı yerlerde kıvranırken gördüm. mide spazmı geçiriyormuş, sonradan öğrendim. annem evde yoktu ve ben ne yapacağımı bilemedim. yan komşuyu çağırdım, doktora götürdük. yüksek tansiyonu vardı zaten, kalp krizi riski de hep vardı çünkü damarları tıkalıydı. neyse yapılan testlerin sonucunda babamın yüksek tansiyonunun böbreklerine vurdugunu ve sağ böbreğinin komple işlevini kaybettiğini, sol böbreğin ise %45 çalışır vaziyette oldugunu öğrendik. bundan sonra ilaç tedavisi görecekti ve artık kana kana su içemeyecekti.

    2004 senesinde her gece tavana bakıp bakıp babamın öleceğini günü düşünüp ağladım. o benim ilk aşkım, hayatımın erkeğiydi. en sevdiğim insandı bu hayatta. tabi tüm bunları yasarken bunalım takıldıgımdan kaynaklı siyah siyah giyinmeler, kısacası ergenliğe adım atan insandım.

    2005 senesinde artık babamın böbreğinin iyice işlevini kaybettiğini ve diyalize girmesi gerektiğini öğrendim. diyalize girmezse 3-5 ay içinde ölebileceğini söylediğinde doktor kapıdan dinliyordum onları elini tuttugum 5 yasındaki kardeşimle birlikte. o anlamadı, ben anladım, anladığımı söylemedim. sarıldım sadece. annem kapının dısına cıkıp bizi gördüğünde dayanamadı ağlayarak hastane bahcesine sigara içmeye gitti. nitekim 1 hafta sonra babam haftada 3 gün 4er saatten diyalize girmeye basladı.

    2006 senesinde artık işyeri daha fazla babamı idare etmek istemedi, müdürlük sıfatından yardımcı müdüre düşürüldü önce, sonra işten cıkarıldı ve babam malulen emekli olmak zorunda kaldı. bu durumda tekrar annemin calısması gerekiyordu ve annem calısmaya basladı.

    2006 haziranında ilkokulu 4.98 gibi bir ortalamayla bitirdim ama hiç anlamasalarda babamın oks'den iki gün önce hastaneye yatmasının bosluguyla oks de tam manasıyla sıctım. tüm anadolu lisesi hayallerim suya düştü.

    2006 eylülünde kardeşim 1. sınıfa basladı ve bende lise 1'e. liseli olmak ne büyük marifetti, benden 3 yas büyük kuzenime ne cok özenirdim istediği saatte dısarı cıkıp eve giriyor diye. nitekim benim de öyle olmam fazla uzun sürmedi.

    2007 senesinde kendini iyice boşvermiş biri olarak bohem bohem takılmaya baslayan, içki içen, sigara içen ama evde cici cici takılan bir insan olmaya basladım. neyse sonraları politik bir insan olmaya basladım, gerçi lise politikliği nereye kadar ama siyasetle kendi çapımda o şekilde tanıstım.

    2008 senesinin 1 nisanında siyasi olmaya calıstıgım için okuldan şutlandım, ve ortaokulda o hep dalga geçtiğimiz liseden baska lise almadı beni, maalesef orada okumaya basladım. okuldan iyice sogumustum ama hedeflerimde vardı, idealist bir gazeteci olacaktım. ama okulu sevmiyordum, kimseyi tanımıyordum. okulu kıra kıra bir hal olmustum devamsızlık olmus 19.5 ama ben hala dısardayım. derken annem aradı, okuldan cıkınca hemen yeditepe hastanesine gel babana böbrek cıktı ameliyata giricek! oysa ben okula gitmemiş moda sahilde arkadaslarla içiyordum. o anın verdiği huzurla ne yaptığıma aldırmadan koşarak oraya uctum. neyse annem içtiğimi anladı ve ağzıma sıctı ama babamın mutlulugu hepimiz için her şeyi affedici büyüklükteydi.

    2009 senesinde ilk defa aşık oldum sandım, daha evvelinde sevgililerim olmustu ama "galiba aşık oldum" diye bir cümle ilk kez cıkıyordu ağzımdan. 17 yaşımın katili, hala her yerde karsıma cıkıyor, keske tanımasaydım seni.

    2010 senesine geldik ve ben liseyi bitiriyordum saçma sapan bohem hallerden elbette kurtulmustum ergenlik falan çook gerilerde kalmıstı ama ygs'ye hazırlanmaya baslayacaktım en iyi öğretmenler kadıköy'de vardır diye her gun kadıköye gitmeye basladım. hatta kendimi adapte etmek için dedim fem'e gidiyim babam asla asla asla istemedi, annemde biraz tutucu insandır, dini yönden hiç gelişmiyorum diye çok kızardı o itiraz etmedi. ama ben babamın basının etini yiye yiye hallettim ve fem'e gitmeye basladım. nitekim babam haklı cıktı kendimi derse veririm diye gittiğim o sürünün içinde kendime uygun bir insan bile bulamadım ve kendi kendime ya da arkadaslarımla cay bahcelerinde oturup ders calısmaya basladık.

    2010'da ygs-lys sonucları acıklandı ve ben 402 puan yaptım. ama burnum cok havada ya hani benim, tutturdum ben hukuk istiyorum bu puanla gelmez ben tekrar hazırlancam diye. annem babam anlayıslı insanlardır, bana güvenirler, lisede biraz tökezledim ama hem anne hem baba tarafında en cok tutulan cocuk bendim, hukuk kazancam dediysem kazanacağıma herkes direkt inanmıstı.

    2010 eylülünde evimin yakınlarındaki birey dersanesine istemeye istemeye gittim. yine kadıköye gitmek istiyodum ama annemler istemedi. bende aslında cok diretmedim. bi gün dersaneye geldiğimde yanıma bir cocuk oturdu, sınıfa yeni gelmiş. çok kızmıstım ona içimden çünkü duvar kenarı benimdi ve kapmıstı! birbirimizi zamanla anlaya anlaya iki yengec olarak sadece birbirimize dayanabileceğimize karar kıldık ve 3 kasım 2010'da elimi tuttu ve henüz bırakmıs değil. bırakmasında zaten.

    2011 yılına geldik sınava girdik cıktık vs vs. gecen yıl 402 alan ben bu sene 350 yaptım. ama böyle tökezleyeceğimi biliyordum, dersaneye gidiyordum ama birlikte olalım diye, dersten sonra da birlikteydik. ve hatta gece 1lere kadar, bazen birlikte uyuyup uyanıp dersaneye bile giderdik. neyse sonuclar acıklandı derken ben cocukluk hayalim gazeteciliğe tekrardan sıcak sıcak bakmaya basladım. hukuk mukuk yalandı yani. fotoğraf cekmeyi de cok severdim zaten, foto muhabir olcam ben biliyo musunuuuzzz? diye dolaştığım günlere dönüverdim yine. sonra dedim babama, ben tercih yapmıcam baba, hazırlanıyım tüm isteklerimi karşılayacak bir bölüme. görsel iletişim tasarımına.

    geldik 2012'ye... dersaneye gitmedim, kendimi kültürel anlamda geliştirmeye cabaladım sürekli, ve hala cabalıyorum. lakin sınav kaydım sistemde görünmedi ve hayatım 1 kocaman sene kaydı. ösym'nin amk. baska sözüm yok. ama 2013 eylülünde üniversiteli olmazsam kendimi bombalı eylemci olarak ösym ankara bürosu önüne atacağım. açık ve net!
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük