bir kıgınlıktır bu... kurulan tüm hayallerin tutunduğu dalların kırılıp dökülüşü, inandığın, savunduğun, doğru bildiğin.. yani umudun, yani sevdiğin sevginin, kırılıp dökülüşü..huzurun yanlızca uykuda, hatta belki daha da ötesinde olabilirliliğini aramak.. varmak istemek oraya.. ve kalmak istemek hep. üzüntü ve kederlerin sarmaya başlaması yarınları şimdiden. ve bildiğin tüm değerlerin belkide hiçbir anlamının kalmamış olmasıdır. değişmesi gerekmektedir ama ne ile... ne koyulabirdi ki yok olup giden onca şeyin yerine. ne kalmıştı ki çekip gidenlerden, yitip gidenlerden...yoksa tükenen kendin misin? ama bitiyor gibi de herşey ? ve hiçbir şey başlanmıyor gibi?..tamamlayamayacağın bir puzzle, hangi taşın nereye oturacağını kavrayamadığın bir oyun, nasıl sonlanacağını bilmediğin bir hikaye olmuş hayat. en emin olduğun şey yeni bir yol aramanın, yok olmaktan daha zor olduğu ve buna hiç gücünün olmadığı. daha da kötüsü bir isteğinin kalmadığı. aklın oyunlar oynuyor, hatıralar işkence ediyor ve yeniye dair küçük bir ışık yerine kocaman bir boşluk, ürkütücü bir sessizlik döşeniyor.. hızla dönen dünya içinde yorgunluktan ağır çarpan kalbini ve bezmişlikten ağrıyamayan başını yaslayıp, bir amaç aramanın gereksizliği hissiyle uzanıp gitmek istemektir boylu boyunca. ümitsizliğin acısı da kesilsin diye.. hissedilen son duygudur yok olup gitmek...ruhsuz bir beden ve bir nefes ile can savrulup durur boşlukta..başı boş başı durgun başı dayalı hayatın kırılgan yanına...