hakkında pek çok kişinin kuram yarattığı saçmalıktır.
ilkeleri arasında fırsat eşitliğini saydığı halde özgürlükler üzerine kuruludur.
eşitlik denilen şey ancak toplumsal özgürlükle mümkünken, bu saçmalık bireylerin özgürlüğünü baz alarak hareket eder.
oysa bireyler gerçekten özgür bile değildir. ama bu ve bunun gibi bir kaç sistem daha insanları devlet aracılığıyla özgür olduklarına ikna eder.
örneğin avukat olmak isteyen biri bunu olmakta özgürdür. o halde önce ilkokul, sonra lise, sonra da üniversite okumak durumundadır.
ülkedeki -herhangi bir ülke- koşullar göz önünde bulundurulduğunda eğitim gören kimsenin hiç para harcamaması gibi bir durum söz konusu olmadığından tüm bu okulları ancak parasını verebilen okuyacaktır. yani isteyen değil, parasını verebilen avukat olacaktır. bu sadece kaba bir örnektir elbette.
asıl mesele "özgürlük" kavramının başkaları tarafından tüm insanlara kabul ettirilmiş olan tanımıdır. hani şu okullarda öğrendiğimiz o kalıp!
"özgürlük, başkalarının haklarına zarar vermeden istediğini yapabilmektir"
cümle baştan aşağı liberalizm koksa da bunu ezberlerkenki yaşlarımız bunun farkında olacak kadar büyük değildi maalesef. (bir parantez açmak gerekirse lkiberal ekonominin kültür üretiminde kullandığı eğitim ve öğretim kurumları da tamamen buna hizmet ettiğinden, aslında okullarda öğrendiğimiz -formel bilimler hariç- tüm derslerde liberal kültürün yeniden üretimini öğrenmiş bulunduk.)
cümleye dönecek olursak, mesele insanda değil doğadadır.
örneğin ben 3 ton karpuz yemek istiyorum. özgür bir bireysem, bunu yapabilirim. oysa ben sadece midemin aldığı kadar yiyebilirim.
en kaba açıklamayla bu kadar oluyor...
liberalizmin üzerine kurulu olduğu ekonomik sistem ise bugün türkiye ve pek çok ülkede görülmekte olan "serbest piyasa ekonomisi"dir ki bu da kapitlizmin getirisidir.
benim ve tüm sosyalistlerin ise asıl düşmanı olan burjuvalar, üretim araçları sahipleri, o, bu, şu değil; bu sistem, yani "serbest piyasa ekonomisi"dir.