beyin ameliyatı

entry16 galeri
    2.
  1. evliya çelebi seyahatname isimli eserinde viyana'da izlediği bir beyin ameliyatını anlatır:

    “Kefereyi (kâfiri) dört ayaklı ipekli bir sedir üzerine yatırdılar. Başı Adana kabağı,
    burnu Mora patlıcanı gibi şişmişti. Hekimbaşı cümle kefereleri dışarı koğup
    mecruha (yaralıya) hemen safran gibi bir su içirip onu kendinden geçirdi.
    Hizmetkarı mecruhu kucağına alınca hekim adamın başının takke kenarı yerin
    etrafına tasma-kayış bağladı. Bir keskin ustura alıp, herifin alnının derisini iki
    kulaklarına kadar çizip sağ kulağı yanından deriyi biraz yüzünce kafa kemiği
    bembeyaz göründü.

    Cerrah hemen şakaktaki ek yerinden kafayı delip bir demir mengene sokup
    burmaya başladı. O burdukça herifin kellesinin kapağı takke gibi kalkmaya
    başladı. Allah’ın emriyle kelle diş diş kenet yerlerinden açıldı. içinde beyninin
    enseden tarafı göründü. Kellenin içi kulaklara kadar sulu kan ve sümük gibi bazı
    karışık şeylerle dolu olup beynin yanında kurşun dururdu. Meğer bu beş dirhem
    çakmaklı tüfek kurşunu imiş. Beynin zarı yanında kırmızı kana bulanmış durur.
    Hemen üstad cerrah hakire (bana), “Gör bak âdemoğlunun bir ekmek parçası için
    girdiği hali” dediğinde hakir dahi ileri varıp ağzıma ve burnuma mendili koyup
    mecruhun kellesinin içine nazar ettim. Garip insanın beyni kafa içinde güya tavuk
    yumurtasından yavrusu henüz çıkmış kuş gibi büzülmüş durur… Ama üzerinde
    bir kalın deriden zarfı yani zarı var. Cerrahbaşı ağzıma mendil koyup kafa içine
    baktığımdan dolayı bana, “Niçin ağzını ve burnunu kapayıp bakarsın” dedikte,
    hakir, “Belki bakarken aksırırım, öksürürüm. Herifin kellesinin içine rüzgâr girmesin
    diye kapadım” dedim. Cerrah, “Aferin. Sen bu ilimle meşgul olsan kâmil üstad
    cerrah olurdun” deyip aceleyle mecruh herifin beyni yanındaki kurşunu alıp sarı
    sünger gibi bir şeyle kurşunun durduğu yerdeki kanları, cerahatleri sildi, şarapla
    temizledi. Aceleyle kafayı yerine koydu, sonra tepesinden ve çenesi altından
    kayışlarla bağladı. O dakika hizmetkârı meydana bir kutu getirdi. Kutunun içinde
    iri karıncalar vardı… Bunlardan birini demir çifteyle (cımbız) alıp herifin kafa
    derisinin kesilen yerine yaklaştırınca aç karınca bir yerden iki deriyi birden ısırdı.
    O an cerrah karıncayı belinden makasla kesti ve karıncanın başı iki deri kenarını
    ısırakaldı… Öyle öyle ekleyip bir kulaktan bir kulağa seksen karıncayı ısırtıp kesti.
    Sonra yarayı merhemledi. Bu hakir, yedi gün gelip gidip adamı seyreyledim.
    Sekizinci günde herif iyileşip biraz hareket etmeye başladı. On beşinci gün kralın
    huzuruna götürdüler.”

    ne kadarı gerçek ne kadarı abartma bilemiyorum.
    0 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük