sgk batıyor ülkeyi de batırıyor

entry10 galeri
    5.
  1. sgk batıyor yaygarası, emekçilerin sosyal haklarında geriye gidişin önünü açmak için kullanılır. yani denir ki "sen 70 yaşından sonra emekli olmazsan, daha az emekli maaşına razı olmazsan sgk batacak! sgk'nın batmasını mı istersin yoksa az bir maaşla da olsa, ölüm döşeğinde de olsan emekli olabilmeyi mi?"

    oysa sgk bir devlet kurumudur ve devletler asla batmaz. ancak dış borçları yüzünden muvakkaten ödeme sıkıntısına düşebilir. enflasyonu düşürmek için yabancı kaynak kullanımının ve cari açığın rekorlar kırdırıldığı şu son 8 yıl için bu elbette önemli bir bilgi. ne var ki sgk'nın alacaklısı da, borçlusu da millettir. borçlanılan para tl cinsidir. öyleyse sgk'nın açıkları için değil batmak, ödeme güçlüğüne bile düşmesi beklenemez.

    ikincisi sgk'nın açık vermesi demek, bu açığın diğer vergilerden sağlanan gelirle kapatılması demek. oysa sosyal güvenlik sisteminin tamamen veya çoğunlukla vergilere dayandığı ülkeler de vardır. yani bu ülkelerin sgk'sı, sgk'nın batabileceğini sanan zihniyete göre aslında yüzde yüze yakın açık vermektedir. yani anlayacağınız ha vergi toplamışsın emekli maaşı ödemişsin, ha prim toplamışsın ödemişsin... ne farkeder? hatta sosyal güvenliğin prime değil de vergiye dayandırılması sosyal devlet kavramına daha uygundur. çünkü birinde kendilerinden prim topladıklarına kendi paralarını veriyorsun, diğerindeyse vergi verebilecek durumda olanlardan aldıklarınla sosyal harcamalarda bulunuyorsun.

    bu ülkede vergi gelirlerinin büyük bir bölümü kdv-ötv gibi dolaylı vergilerden sağlanır. bir başka büyük bölümünü de ücretli çalışanlardan otomatik olarak kesilen gelir vergisi oluşturur. yani vergi gelirlerinin olduğu gibi sgk'nın açıklarını çoğunlukla finanse eden de ölüm döşeğine düşmeden önce rahat yüzü görmek isteyen zengin sayılamayacak, ücretli çoğunluktur. sen de bunlara, aslında kendi emekli maaşlarının ve sağlık harcamalarının da kendileri tarafından ödendiğini söylemek bir yana, kağıt üzerindeki açıkları göstermeye kalkıp "daha geç emekli olmazsan batacaksın" demeye kalk. olacak iş değildir, yazıktır.

    hem teknoloji gelişiyor. işgücüne olan ihtiyaç hızla ortadan kalkıyor ve bunun dünyada görülen sonucu da işsizliğin artması. artık ya jetgillerdeki gibi bir kırmızı düğme yapacaksın ve her gün ona 1 defa basması için insanları işe alıp istihdam edeceksin, ya da herkesin çalışmasına gerek yok deyip işsizlere ödeme yapacak, daha erken emekli olmayı teşvik edeceksin. senin ülken değil belki henüz ama dünya oraya gidiyor. ama tabi yanlış bir gidişle, bu devletlerin zenginlerden daha fazla vergi almasıyla değil de daha fazla borç almasıyla sosyal yardımlarda artış yapılarak gerçekleştirildiği için, şimdi o borçların faizleri kifayetsiz ve dirayetsiz yöneticiler sayesinde sorun çıkarıyor ama bunlar bir şekilde çözülecek bikaç yıl sonra. küresel finans-kapital'in istediği gibi şekillenmeyecek avrupa, hollande'nin seçilişi bunu gösterdi. hoş avrupa nereye giderse gitsin, biz daha insancıl ve medeni olanı hedef almalıydık ya... şimdi öyleyse sen hangi çağı yaşıyorsun? artık sermaye birikimi yatay olarak, niceliksel olarak genişlemese bile; dikey olarak büyüyerek, teknolojik olarak gelişerek çok daha fazla ekonomik verime ulaşılabiliyor. tabi bu olduğunda çağ anlaşılamadığı sürece bolluk içinde işsizlik ve yoksulluk devam eder. işsizlik devam ettiğinde de eski çağa ait prime dayalı sosyal güvenlik sisteminin açık vermesi kaçınılmaz olacaktır. aksi bolluk içinde işsiz ve aç milyarlarca kişi demektir. avrupa'nun şu anki eski çağda kalmış, kamu bütçesini harcamalarını kısarak denkleştirmeye çalışan ve bu şekilde yakında daha büyük bir krize neden olacak dinozorlarının anlayamadığı şey budur ama hepsi gidecek yakında. türkiye yeni çağı yakalamak istiyorsa sosyal güvenlik açığını kapatmak gibi bir sorunla uğraşmamalı artık. çünkü sonra emekli olmayanlar yüzünden istihdam edemeyeceği işsizlerin sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalacak. sosyal güvenlik sistemini yüzde yüz vergiye dayanan bir hale dönüştürerek zaten kağıt üzerindeki açık sorununu anında çözebilir. bu şekilde istihdam üzerindeki sigorta primi yükünü azaltarak istihdamı da teşvik eder, kayıt dışılığı da azaltabilir.

    meselenin diğer yönü elbette vergilerin toplanmasında ve yeniden dağıtımında yaşanan adaletsizlik. türkiye'nin doğu ve güneydoğu bölgeleri bu konularda çok haksız bir kayrılma içinde. oysa oralardan şehre göçün getirdiği sorunları da diğer bölgelerde yaşayanlar çekiyor. ayrıca vergiler daha çok dolaylı vergi olarak toplandığından, imkanı olamayandan imkanı olana transfer şeklinde değil de, imkanı kısıtlı birisinden bir diğerine aktarma şeklinde sosyal huzuru daha da bozucu şekilde dağıtılıyor. ama bunlar bir adaletsizliği ortaya koyuyor, sgk'nın açık vermemesi gerektiğini değil. transferlerden her bölge adaletli bir şekilde yararlandırılsa bile sgk açık vermeli ki emekçiler ödedikleri primlerden daha fazlasını alabilsinler, sistem gereği zorunlu olarak işsiz kalıp prim ödeyemeyenler de sosyal yardımlardan yararlanabilsinler. devletin sigorta şirketi işletmesini mi istiyorsunuz yoksa sosyal devlet olmasının gereğini yerine getirmesini mi? öyleyse neoliberallere; "illa sgk açığını kapatmak mı istiyorsunuz, buralara bakın, bizim emekli maaşımıza da emeklilik yaşımıza da dokunmaya kalkmayın" demenin dışında, bu sayılanlar sgk'nın açıklarının kapanması konusunda değil, sosyal adalet konusunda bahis konusu yapılabilir. ama sgk'nın açık vermesinin sadece bir kamu muhasebesi sorunu olduğu, sosyal yardımlar için harcanacak paranın vergi veya primlerle toplanmasının farketmemesi gerektiği anlaşıldıktan sonra, bunun kapatılmasının gerekliliği konusunda itirazsız olmayı tavsiye etmem. yine aynen, kayıtdışı işçi çalıştırma ve bu yüzden emekli başına düşen çalışan sayısının azlığı bir kayıtdışılık, rekabet ve ekonomik-sosyal adaletsizlik sorudunur. açıkların kapatılmasının gerekliliği konusunda bir şey ifade etmez. nitekim kayıtdışı oranı daha düşük ülkelerde de sosyal güvenlik sistemleri açık verebilmektedir.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük